30 Temmuz, 2009

kırkpınar'ın pehlivanları

Kırkpınar-Edirne (Haziran 2008)

'Nikah şahidi olmadığım düğünlere gitmeme kararı' aldığımdan olsa gerek, 2 hafta önce beni şahidi yaparak evliler kervanına katılan arkadaşım Onur ile geçen yaz Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ni izlemek için Edirne'ye gittik (Yazmadığım zaman diliminde, pilav ve çocuk yaptığımı sanıyorsan, çok yanılıyorsun okur! Ben cennetin kapısını analıkla değil, şahitlikle zorlamaya kararlıyım:P. Kaldı 3 düğün).
Olayın üstünden 13 ay geçtiği için, Edirne turumuzu yazamayacağım (Hayat yolunun yarısına vardım. Harddisc'te kalan kısıtlı yeri, idareli kullanmalıyım). Ama bir çeşit borçluluk duygusu ile, yeniden yazmaya Kırkpınar'dan başlamak istedim.
Kırkpınar Festivali'ne gitmeli: Çünkü eğlenceli. Çünkü mahalli. Çünkü tarihi. Çünkü doğru iletişim ile farklılık arayan yabancı turisti bu ülkeye çekecek potansiyele sahip. "İki hatun çamurda güreş yapcazz, hadii gelinn" dese tüm Türkiye oraya toplaşır. Yağlı güreş diyip geçmeyin, bayağı toto istediğini ben anlamış bulunmaktayım. Gidiniz izleyiniz efendim. Bir şans veriniz ata sporumuza:)

"Kırkpınar Yağlı Güreşleri", 1357'de Rumeli'de doğup, günümüze kadar uzanan geçmişiyle dünyanın en eski güreş festivali. Şaka değil, yaklaşık 650 yıl boyunca yaşadığım vatanın bir köşesinde 'kırmızı dipli mumlarla' pehlivanlar güreşe çağrılmış. Bileğine güveneni vıcık vıcık yağlanmış, er meydanına atılarak -şu açıklamaya bayıldım- 'ahenkli ve mevzulu bir biçimde güreşe ısınma hareketi olarak bilinen peşrev' ile seyircilerin göz zevkini okşamış:)
Göz zevkiniz okşansın, buyrunuz peşrev!
Güreşin gidişatına davul ve zurnadan çıkan ezgiler eşlik etmiş. An gelmiş, harşşş diye daldırmış elini rakibin kıspetine. An gelmiş, üzerine atılan pehlivana direnmiş. Bu arada Cazgır (ya da Salavatçı deniyor- Benim favorim bu amca) atalardan kalan manileri okuyarak güreşçiyi gazlamış, seyirciyi eylemiş...


Allah allah ıllallah... Erler çıktı meydana/ Biri birinden merdane/ Biri ak, biri kara/ Mevlam her birine kuvvet vere/ Bu meydan er meydanidir/ Nice koç yiğitler bu meydandan geçti/ Acı tatlı suyun içip göçtü/ Atlar gibi tepişin/ Aslanlar gibi kapışın.
Dellal çıksın aradan/ Hepsine kuvvet versin yaradan!... Pehlivaaan, pehlivaannn...


Söğüt dalından odun olmaz/ Her kızdan kadın olmaz/ Her ananın doğurduğundan/ Pehlivan olmaz.

(Dipçik gibiler maşallah. Her anadan doğan aynı olur mu?)
Alta geldim diye erinme/ Üste çıktım diye şişinme/ Alta gelirsen apış/ Üste çıkarsan yapış.
Vur sarmayı kündeden at/ Gönder Muhammed'e salavat.
Pehlivaan pehlivaannn... İşte meydan, işte pehlivan!
(ne diim, kolay gelsin!)

Her zaman güreşler aynı mevsimde başlar/ Varolsun bu güreşleri seyreden vatandaşlar
(Bize de yer var manide! Beni bu seyirciyle hayal edin şimdi:P)


At gibi yarışın/ Koç gibi tokuşun/ Koyun gibi meleşin/ Kardeş gibi güreşin. Biri ak, biri kara/ Hazret-i Hamza çıktı nura/ Ben çıkıyorum aradan/ Allah sizleri kayıra.

-Bitti-