29 Eylül, 2009

phuket'te ilk gece

Yonca tatilde olduğundan Tayland seyahatimizdeki otel ve iç uçuşları ayarlamak son hafta bana kalmıştı. Ben de bu uyuz görevi gerçekleştirme işini son geceye bıraktım tabi.

Bölgenin ucuz havayollarından olan
Air Asia 'dan fazla oyalanmadan biletleri satın aldım (Bangkok-Phuket gidiş dönüş 90$/kişi. İki hafta önce baktığımda 50$'dı oysa. Lanet fiyat ikiye katlamış, küfrettim. Bir-iki ay önceden plan yapılsa 15-20$'a bile bilet bulunabileceğini biliyorum).

Uykusuz bir gece sonunda seyahatimizin ilk durağı olan Phuket için
TripAdvisor yorumlarına inanarak adanın en civcivli plajı Patong'daki Aspery Hotel'de karar kıldım. Yeterince merkezi, yeterince yıldızlı ve misafirlerce verilmiş artı puanları yüksek, yeterince ekonomik bir seçenekti (Gecelik 2 kişilik oda fiyatı: 35$).

17 Eylül akşamı 23:35'te kalkan THY'nin Bangkok uçağı ile yeni bir maceraya doğru havalandık (50 bin mil + vergi için 400,00 TL/kişi. Biletleri aldıktan 3 gün sonra Miles&Smiles %40 mil indirim kampanyası yaptı. Bize de 20 bin mil kaçtı. Borçları olsun!). Aslında ben havalanma anını hatırlamıyorum. Uçağa bindiğimde uyuyakaldım, 9 saat süren yolculukta gözümü ilk kez Bangkok'a inerken açtım.

Bölgenin düşük sezonuydu aslında. Muson yağmurları başa bela olabilirdi (Yüksek sezon Kasım-Şubat). O kadarcık riski de göze almıştık artık.

Bangkok havaalanında 1-2 saat geçirdikten sonra Phuket'e uçtuk (1 saat 15 dk). Uçaktan iner inmez de kendinden emin havalı kızlar olarak hemen bir araç kiraladık (35$/gün). Ve fakat havaalanından çıktığımızda bir de ne görelim; hava kararmış, ayrıca trafik ters ve direksiyon sağda! Siz siz olun dünya üzerindeki herhangi bir adaya giderken, oraya İngilizlerin çoktaan uğramış olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Ters trafikte hiç araç kullanmamış şoförler olarak sakata gelmeyelim dedik, bi de şoför rica ettik. Yaklaşık 30 km uzaktaki otelimize transfer ve ertesi tüm gün de bizi adanın plajlarında gezdirmek üzere böylece şoförlü bir aracımız vardı artık (Toplam 70$, 30'unu o gece verdik). Vakit dardı ve yapacak çok şey vardı, pintilik etmeyelim dedik (Havaalanından Patong Beach'e shuttle 150 B, yani yaklaşık 4,5$/kişi bu. Taksi ise 20-25$).

Issız ve karanlık yollardan geçtik ve Patong'a ulaştık. Otel doğru oteldi, ama Phuket doğru ada mıydı şüpheye düştük. Sokaklardaki çöp ve baharat kokusu, esnafın hali, dükkanların derme çatmalığı, adada olup denizi göremeyişimiz... Hayallerimizdeki tropikal ada konsepti o ilk gece hafifçe bir yara aldı. Yine de yarından umutluyduk. Nitekim ertesi gün, deniz konusunda Phuket'in başarılı olmadığını ama çevresindeki adalar ve gelgitle suları çekilen sahillerde özellikle gün batımı manzaralarının güzelliğiyle yetinmek zorunda olduğumuzu anlayacaktık.


Güneydoğu Asya'daki ilk gecemizde mutluluğa Thai yemekleri ile ulaşmaya çalıştık (İyi bir restoranda kişi başı yemek ortalama 8-10$. Yonca gibi deniz böcekleri düşkünüyseniz cennete hoşgeldiniz). Midemiz mutluydu da... onlarca saatlik yolculuktan sonra sandaletler ayağımıza dar geliyor, ayaklarımız biraz ilgi, biraz şefkatt diye bağırıyordu sanki. Adım başı karşımıza çıkan, gülen suratlı kızların toplaşarak Thai massagee diye melodik bir sesle bağırdığı cennetin kapısından ilk adımımızı işte ilk o gece attık. O sevimli narin ve uysal kızların, ustalaşmış güçlü ellerine ayaklarımızı teslim ettik. Sürüyerek ilerlediğimiz ayaklar, uçarak çıktı o salondan (Şehire, mekanın kokoşluğuna, masaj tipine göre değişmekle birlikte ayak, thai veya yağlı masaj ortalama 8$). Elleri dert görmesin!

28 Eylül, 2009

tayland'da son saatler

Su an, son 3 gunu yalniz takildigim ve kelimenin tam anlamiyla uzerimdeki donla kala kaldigim Chiang Mai sehrindeyim. Birkac saat sonra beni Bangkok'a tasiyacak ucaga binecegim. Oradan da direkt Istanbul.

11 gun suren Tayland seyahatimde rota suydu:

- Bangkok'tan Air Asia ile Phuket'e uctuk ve orada 4 gun kaldik. Bir gun Phuket plajlari ve Phuket town, 2. gun James Bond adasi, 3. gun ise The Beach filminin cekildigi Phi Phi adalarini dolastik. Dorduncu ve son gecemizde Phi Phi Don adasinda konakladik.

- Phuket'ten Bangkok'a donduk ve ilk 2 gun Bangkok sehir merkezini gezdik. Son gunumuzde ise kurtlu insanlar olarak Bangkok'a 1-2 saat uzakliktaki sehirleri tuttugumuz taksi ile dolastik. Ulkenin en buyuk yuzen pazarini, filmi yuzunden bildigimiz Kwai koprusunu, Siyam kralligina yuzyillarca baskentlik yapmis Ayutthaya'daki Budist tapinaklarini gorduk.
Zurnanin zort dedigi yer iste burasi:) Taksi soforumuzun zaman konusundaki ongorusuzlugunu kavradigimizda artik cok gecti. Benim Chiang Mai'ye ucusum, Yonca'nin da benden 2 saat sonra Turkiye'ye donus ucagi vardi o aksam. Bangkok trafiginde ucagimizi yakalama ve bavullarimiza ulasma cabasiyla gecen son 3 saati; yani Ingilizce konusamayan taksiciyle yasadigimiz drami, otelin bagaj odasina biraktigimiz esyalarimizin havaalanina gonderilmesi icin attigimiz taklalari belki daha sonra detayli anlatirim. Bu kriz bize Taylar hakkinda cok sey anlatti. Onlar da Turkler hakkinda biraz fikir sahibi olmustur sanirim:)

- Gunun sonunda ben son dakika yetistigim ucakla Chiang Mai'ye geldim, Yonca da son dakika yetisen bavullarimiz ile Istanbul'a dondu. Chiang Mai seyahatimin oldukca 'hafif' gectigini soyleyebilirim. Chiang Mai'de hayat sakin. Bir bucuk milyon insan daglarin eteklerindeki ovaya yayilmis da yayilmis. Sanki burasi Tayland'in 2. buyuk sehri degil de, oldukca genis bir alana yayilmis bir kasaba. Bu sakinlik bana iyi geldi acikcasi. Belgesellerden hatirladigim uzun boyunlu ve buyuk kulakli Karen yerlilerini gormek icin daglara ciktim. Bir filin sirtinda, sonra bir bambu salin uzerinde dogayla selamlastim.

Tayland farkli amaclarla Turkiye'den cok turist alan bir ulke. Ayrica anlatacak o kadar cok malzeme var ki bu ulkeye dair, benden okumaya alisik olmadiginiz kadar bilgilendiri bir dizi yaziya hazir olun! Bu gece donmeyi basarabilirsem elbet.

18 Eylül, 2009

istanbul kanatlarımın altında

Siz bu yazıyı okurken ben, Tayland'a varmış, belki de Phuket'in turkuvaz sularına kendimi atmış olacağım. Bugünlerde yeni oyuncağım movie maker olduğundan, yine bir klip hazırladım:) Bayramı İstanbul'da geçirenlere hediyem olsun. Herkese sevgiler, selamlar ve iyi bayramlar.

15 Eylül, 2009

haberlerim var

Genç Gezginler Seyahat Bursu haberi, Kalemine Güvenen Genç Gezgine Seyahat Bursu başlığı ile, 14 Eylül'de Hürriyet Seyahat'te yayınlandı. Buyrunuz efendim, bu da yazının linki.

Gelen destekler neticesinde, an itibariyle de, burstan yararlanacak genç gezgin sayısının 2'ye çıktığını söylemekten mutluyum:)

14 Eylül, 2009

trenle avrupa (interrail anıları)

97 yazında interrail ile Avrupa seyahatine çıktım. Bu işi Türkiye'de ilk yapanlardanım diyemem (o kadar da yaşlı değilim canım:P). Ama o yıllarda bilgiye ulaşmak inanılmaz güç olduğundan, Amerika'yı yeniden keşfetmek zorunda kaldığımızı söyleyebilirim.

Interrail sistemini duymuştuk. Trenle Avrupa'da seyahat edenlerin hikayeleri şehir efsanesi gibi gelirdi kulağımıza. Birileri yaptıysa biz de yapabilirdik! Böylece başladık hayal kurmaya ve bilgi toparlamaya. Interrail biletini satan acenta görevlileri biletin kapsamını biliyordu da, yola düştükten sonra gezgini neler bekliyor pek bilgileri yoktu. Bize eski bir interrailci olan Başar Bilge'nin adını verdiler. Başar'ı aradım, uzun uzun konuştuk telefonda. Tüm gerekli bilgileri sabırla, üşenmeden anlattı bana (Gezgin paylaşımcıdır!).

Tüm masraları karşılamak üzere (2 bölgede geçerli 1 aylık interrail bileti / sırt çantası, uyku tulumu vb teknik ekipmanlar / konaklama ve yiyecek-içecek masrafları) kişi başı ortalama 850 dolarımız vardı. Memur çocukluğunun avantajlarından biriydi yeşil pasaport. Biz de rotamızı çizerken yeşil pasaporta vize istemeyen ülkeleri tercih ettik (Gezgin pratiktir!).

Tahtakale senin, Eminönü-Taksim benim gezdik, üç kuruş daha ucuza alabilmek için seyahat ekipmanlarımızı. Süper uyduruk bir uyku tulumu ve 80 litrelik sırt çantası alındığında çocukluğumun bayram alışveriş sevincini yaşadığımı hatırlıyorum:) Yeni alınmış kırmızı ayakkabısını başucu koyan çocuk Özlem'in coşkusu ve ruhu geri dönmüştü sanki. Seyahatten önce başladım uyku tulumunun içine girip yerde uyumaya (Gezgin coşkuludur!).

Yola çıkma vakti geldiğinde, gece heyecandan uyuyamadığımı hatırlıyorum. Küçük Çekmece'den kalkan, Batı Trakya Türklerini memleketlerine taşıyan bir otobüsle sınırı geçmiş ve tren yolculuğuna İskeçe'den başlamıştık. İlk rezervasyon işlemi, ilk tren garı, tanıştığımız ilk yunanlı İskeçeli gar memuru. O Türkçe sadece ekmek demeyi biliyor, İngilizce bilmiyor. Hala düşünürüm o görevli neden bizi bağrına bastı; tren saatimizin geleceği saate kadar İskeçeyi gezdirdi, yemek ve baklava ısmarladı (Evren gezgine bonkör davranır!).

Seyahatteki ilk akşamımızda -henüz trene binmemiştik daha- tren garına yakın minicik bir meyhaneye girdik; bıyıklı Yunan amcalarla halay çektik. Trene zor yetiştiğimizi hatırlıyorum (Gezgin sosyaldir!). Böyle başlamıştı işte, benim interrail maceram.

Parasızdık, çok parasızdık. Ancak 3 gecede bir, hostelde kalabiliyor; kalan günlerde trende, istasyonda, parklarda uyuyorduk. İstasyon görevlileri ayağıyla dürterek az uyandırmadı. Bir ay boyunca ekmek arası sardalya konservesi ya da nutella yedik. Günde 10 saat dev çantayla yürürken hayattan az nefret etmedik. Ayak parmaklarımın sayısı, sürekli su toplayıp patladığı için 6'ya çıkmıştı dönüşte. Acıdan az ağlamadım yollarda. Bildiğiniz sürünmek işte:)(Gezgin savaşçıdır!)

Güzeldi, çok güzel bir seyahatti yine de. Yorgunluklar dinlenince geçer. Ama aşılan her sorun, temas edilen her güzel insan, yaşanan her büyülü an, öğrenilen her duygu, her bilgi, her kelime... insanın hayatı boyunca onunla gezer. Manevi güçtür bu. Parayla satın alınmaz! (Gezgin bilgedir!)
Interrail, çok özetle, Avrupa'nın 2. sınıf trenlerinde geçerli olan bir pas bilet sistemi. Ekşi Sözlük'ün yaratıcı yazarlarının interrail ile ilgili yorumları için burayı tıklayın :)
'Genç Gezginler Seyahat Bursu'na destek büyüyor !!
Bloglarında konuyla ilgili yazı yazarak ya da twitter, friendfeed, facebook gibi sosyal ağlarda arkadaşlarını burstan haberdar ederek G.G.S.B.'nin duyurusuna katkıda bulunan herkese (başta PuCCa) çok teşekkür ederim.
Bursa maddi destekte bulunmak isteyen sevgili Saffet Emre Tonguç, Kadir Pirasoğlu, Aslıhan Çörtük, Evrim Akdoğu ve çok sevdiğim dost bir kuruma:) da yardım teklifleri için genç gezginler adına şimdiden çok teşekkür ederim. Hukuksal sorunlar doğmaması adına konuyu biraz araştırıp işin olur yolunu öncelikle bulmam gerekiyor. Yardım önerileri sayesinde umarım hayal ettiğimden daha fazla genç gezgine seyahat imkanı yaratmak mümkün olacak.

11 Eylül, 2009

cenneti gördüm; canaima-angel falls

Bana sıkça sorarlar, gezdiğim yerler içinde en çok nereyi beğendiğimi. Çok yerde anım var; hepsinin tadı, kalbimdeki yeri, koyduğum gönül ayrı...
Ama bir yer var ki, gerçekten cennet. Havası, suyu, taşı, toprağı, börtüsü böceği ve insanı...
Doymadım, doyamadım, doyulmaz...
Andım olsun ki tez vakitte yine gideceğim, dünya gözüyle Canaima'yi yeniden göreceğim!

Ben gezmeye, yazmaya ve hatta şimdi de fotoğraflardan film hazırlamaya üşenmedim. Yüklenmesi biraz sorunlu olabilir. İzlemezseniz yine de güceneceğim! :)

04 Eylül, 2009

seyahat bursu: genç gezginler aranıyor!

Bindiğim ilk otobüsü hatırlamıyorum, ilk treni ya da uçağı... Çıktığım ilk tatili de. İlk yalnız ve gerçek seyahatimi hatırlıyorum ama.

Beş yaşındaydım. Babam bir yaz beni çocukluğunun geçtiği topraklara götürdü; birkaç gün sonra ben kalıcam da kalıcam diye tutturuk yapınca beni bırakıp İstanbul'a döndü. Her yer, bağ bahçe... Tarlalarda gezinmeyi, ateş yakıp mısır közlemeyi, arılardan kaçmayı, eşeğe ve dövene binmeyi, ağaçlara tırmanmayı, havuza atlamayı (tarlaları sulamak için kullanılan havuz) o yaz öğrendim ben. Arı soktu, dayak yedim vs.
Anladım ki sonradan, dayaklı gezi seyahat, dayaksızı tatildir. İte kaka deneyene, örselenerek ilerleyene gezgin... ekmek yoksa pasta yiyen, mutlulukla yuvarlanana ise turist denir (yani ben dedim şimdi:)).
Tatillere bir itirazım yok, yanlış anlaşılmasın. Her insan tatil sever ama her insan yolculuk sevmez. Daha doğrusu her insanı, o çileli bilinmez karanlık yollar aynı şiddetle çağırmaz.

Seyahat kimileri için bir 'ihtiyaç'tır.
Yaşamla kavgası olanların, önündeki yoldan gitmeyip, kendi yolunu arayanların işidir gezginlik.
Bir yandan yel değirmenleriyle savaşmak, bir yandan su gibi akmak ihtiyacını duyan romantikler alır çileli yolların tadını...
Serseri, adressiz ruhlar özler ötedekini.
İşte ben o ihtiyaç sahibi genç gezginleri arıyorum !!!
Daha önce kabaca bahsettiğim bursu biraz detaylandırayım.
'Genç Gezginler Seyahat Bursu'
Burs Kapsamı Ne Olacak?
Burs bir genç gezginin, 2010 yazında kullanabileceği, Avrupa'da geçerli tren biletini (interrail) ve su/ekmekle yaşayacağı kadar cep harçlığını kapsıyor (500 Euro civarı bir bütçe diyelim biz burs kapsamına, gerekli ekipmanı ve desteği çevremizden döve döve toplarız icabında. Unutmayın dayaksız seyahat tatildir:P).
Adaylarda Ne Arıyorum?
Genç Gezgin; 18-26 yaş aralığında, öğrenci (iyi okulun tembel tenekesi en sevdiğim modeldir), 'ihtiyaç' sahibi (ihtiyaçtan anladığımı yukarıda açıkladım) ve yazmaya yetenekli olmalı. Yabancı dil bilse hayrına olur (yoksa her memlekette bolca gözyaşı akıtması, yana yakıla da gurbetçi araması gerekir:)
Bursiyeri Nasıl Seçeceğim?
Bu burs ile; 5 mi, 10 mu, 100 kişi mi ilgilenecek, hiç fikrim yok. O yüzden kervan biraz yolda düzülecek sanırım.
İlgili arkadaşların 5 Ocak 2010 tarihine kadar seyahatbursu@gmail.com adresine resimli bir özgeçmiş (korkmayın, resim sadece güvenlik amaçlı, yoksa bana ne sizin tipinizden;)) + 'Interrail'a çıkmayı neden istediğini' açıklayan bir yazıyla başvurması gerekiyor. Dilerseniz o yazının yayınlandığı bir blog adresi de yollayabilirsiniz. Seçilen adayın anılarını bir blog ile paylaşması, bursun beklediğim tek karşılığı olduğu için hali hazırda bir blog yazarı olmanız avantaj bile olabilir.
Gelecek başvurulardan yapacağım bir ön eleme ile, coşkusuna ikna olduğum 5 adayın yazılarını 15 Şubat'ta blogda paylaşacağım. Interrail'a çıkacak kişiye Pansiyon okurları anketle karar verecek. Mart ortasında da bursiyer belli olacak (hazırlık yapabileceğiniz ve hayal kurabileceğiniz kadar zaman var yani. Interrail için ideal zaman bence yaz ayları).
Adil geliyor mu bu yaklaşım size? Bildiğim bir seyahat bursu olmadığı için, uydurduğum bu yaklaşımda bir olmamışlık veya akla getirmediğim uygunsuz bir durum görüyorsanız lütfen yazın. Ben de acemisiyim bu işin.
Niye Böyle Bir İşe Kalkıştım?
Ben de interrail yaparak başladım gezginliğe. 18 yaşından beri çalışıyorum. Okul masraflarım için bile ailemden maddi destek istemedim. O yollarda olmayı yürekten isteyen bir insanın, mutlaka ama mutlaka bir yolunu bulabileceğini biliyorum. Yine de bazen koşulları o kadar da zorlamaya gerek yok. İnsanın vakti varken güveni, parası, vizyonu olmayabiliyor. Parası olduğunda da zamanı ya da kurduğu hayatı riske atacak cesareti. Hayata geç kalmak o kadar mümkün ve kolay ki.
Ne böyle bir destek fikrini yaşama geçirmeye çalıştığım için kahramanım, ne de bunu kurumsallaştırmaya çalıştığım için art niyetli. İşim, iletişim. Bir şeyin kitleselleşmesi için kurumsallaşması gerektiğine inanıyorum. Yoksa elbette çevremde al sana interrail bileti desem havalara uçacak bir dünya genç var.
Bu seyahat bursu sadece bir sembol benim için. Hayırlara vesile olmasını, gelenekselleşerek sürmesini, bursu anlamlı bulanlarca desteklenmesini ve (inşallah bir gün) 1 değil, 10 gencin yollara düşmesine katkıda bulunmasını dilerim.