22 Ağustos, 2011

kore'ye gitmek ya da gitmemek, işte bütün mesele

Mart ayından beri taktım, Kore'ye gidilecek!


Miles&Smiles millerimi harcamaya çalışıyorum; THY uçuşlarında yer yok! Mantıklı fiyatlı bir bilet bakıyorum; ara ki bulasın! Zamanım? Var denemez. Mevsim koşulları? Cıkcık. Oradan da gülmedi yüzüm.

Altı ay boyunca bi denk gelinmez mi be kardeşim? Gelinemedi. Kore'ye bir türlü gidilemedi, gi-di-le-me-diii!.. Çatlayacağım orta yerimden.

Dünyanın en güzel yeri mi Kore? Ee olmadığını gitmeden söyleyeyim. Çocukluk hayalim mi? Yedi ay önce haritadaki yerinden bile çok da emin değildim. Dört değil tek gözle olsun bekleyenim mi var? Tek tanıdığımın, röportaj yaptığım muhabir Bayan Kim olduğu düşünülürse, var dersem büyük yalan olur. Gitmesem ölür müyüm? Herhalde ölmem:)

Tamam da, yine de niye bir türlü gidemiyorum ben yahuu ?

Gençken "istediğini elde etmek" zordur. Belli bir yaştan sonra da "bir şeyi tutkuyla istemek". Yıllar içinde istediklerini elde etme becerisi kazanırken, bir şeyi yürekten isteyemeyecek kıvama gelmek ne yaman bir çelişkimizdir anne?

Uzun zamandan beridir ilk kez bir şeyi gerçekten istiyordum: Kore'ye gitmeyi. Boyumun uzamayacağını bile bile... Gidince hayal kırıklığına uğrayacağımı tahmin ede ede... Kısacık bir seyahatte, Kore'de beni heyecanlandıran şeylerin kokusunu bile alamayacağımdan emin ola ola...

Doluya koydum olmadı, boşa koydum dolmadı. Ben Kore'ye gitmeyi beceremedim. Sonunda vazgeçtim. Koşulları çok zorlamamak lazım belki de.

Yonç ile plan yaptık bayram tatili için; Assos/Bozcaada. Sakince takılalım bu bayram. Kitap okur, dalgaları dinleriz. Oteller ayarlandı, ilk gece ödemeleri de yapıldı.

Derkeenn...

Hiç beklenmedik bir telefon, Türk Hava Yolları'ndan. Aylarca önce yedek yolcu olarak rezervasyon yaptırdığım Seul uçağının milli koltuklarında bayram vakti yer açılmış. Şaka mı bu Zunçin, şaka mı bu?

Bilmiyorum, ne yapacağımı söylememe gerek var mı?

Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız yerinde olsun sevgili okurlarım!

(Yandaki görüntü: Seul hava tahmin raporu:))

03 Ağustos, 2011

mavi tur'u neden seviyorum?

Çünkü Mavi Tur'da denize doyuyorum!
Sabahtan geceye her saat içindesin denizin. Sıcak mı bastı? Hoopp suya! Bakması, koklaması, duyması, dokunması ayrı ayrı güzel... Turkuaz renkli sularda yüzmeyi mi seversiniz, yeşilin maviyle buluştuğu minik koylarda mı? Dilediğiniz deniz, burada yoksa bir sonraki koyda illa ki çıkar karşınıza!




Çünkü Mavi Tur'da doğayı hissediyorum!
En son ne zaman ayın ve güneşin doğuşunu ve batışını aynı 24 saatin içinde izlediniz? En son ne zaman samanyolunu gördünüz, büyük ayı-küçük ayı ve kuzey yıldızını buldunuz? En son ne zaman yıldız kaydı ve siz dilek tuttunuz? En son ne zaman karanlık basınca dalga sesleriyle uyuyup, güneşin ilk ışıklarıyla yeni güne uyandınız? En son ne zaman poyraz estiği için denizin soğuduğunu sandınız? En son ne zaman havanın rüzgarlı olduğunun farkına vardınız? En son ne zaman denizden ahtapot çıkarıp yediniz? Sizi bilmem ama ben bunlardan mahrum bir hayat sürüyorum. Mavi yolculuklarda doğanın farkına varıyorum.



Çünkü Mavi Tur'da çok para harcamıyorum!
Yedi gece konaklama + günde 4 öğün yemek + denize kadar uzanan bir hizmet. Son turumda ödediğim para 750,00 TL. Ümit gibi para kullanmadan gezen bir gezgin değilseniz; 1 haftacık çok kıymetli tatilinizi Çeşme, Bodrum vb yerlerde geçirme alışkanlığınız varsa Mavi Yolculuk ekonomik bir tatil seçeneğidir tabii. Yoksa herkesin 'ekonomik' anlayışı başka.



Çünkü Mavi Tur'da rahata ediyorum!
Sizin için konfor nedir bilmiyorum. Benim için konfor; güneşten pişmemek, denize/yemeğe/eğlenceye ulaşmak için 1 km yürümemek, günde 3-5 parti kılık değiştirmemek, mümkünse terlik bile giymemek, bi minderde yuvarlanıp kitap okurken öbür minderde devrilip uyumak demektir:)




Çünkü Mavi Tur'da yeniden çocuk oluyorum!
Bi top bi misketle kendinizi eğlendirdiğiniz, karpuz kabuğundan gemiler yaparak mutluluğu bulduğunuz günleri özlemediniz mi? Tipik tekne oyunlarımız; karaya bağlı halattan tekneye tırmanmaya çalışmaca, su sevüşgenleri kısa filmi çekmece, erkekler arası geleneksel yüzme yarışları, denizde çubuk savaşları filan.


Teknenin kalanı iskambil, tabu vs oynarken, Zunçin'le icat ettiğimiz pek çok oyun da vardır. Mesela gözlerimizi kapattığımızda hayal ettiğimiz ilk imgeden ya da gökteki yıldızlardan fal bakmaya çalışırız. Anlatınca size sıkıcı mı geldi? Önemli olan o an bize güzel gelmesi:)


Çünkü Mavi Tur'da yıldızların altında uyuyorum!
Teknedeki hayata dair en, enn, eennn sevdiğim şey bu olabilir. Bu şey de anlatılmaz, yaşanır.

Çünkü Mavi Tur'da dünyadan kopuyorum!
Dolar/altın/euro alıp başını mı gitti? Bana lazım gelen bi atlet-bi don, onları da sırf ayıp olmasın diye giyerim. Uzaylılar dünyayı istila mı etti? Selamımı söyleyin. Öyleesine bi rahatlık geliyor teknede bana. Hava bedava, bulut bedava, deniz bedava. Kankalarla hoş beş etmek, sevmek sevilmek bedava...

Sonraki yazının konusu: "Mavi Tur'da mutluluğu yakalamak için sağlanması gereken koşullar"

Kore yazılarına ara vermiş bulundum yine ama soğutmayalım konuyu. Bir Kore selamıyla veda edelim:)

(Fotoğraflar: Zunçin ve Damla'dan)