25 Eylül 2009
Merhaba Özlem Hanım,
Blogunuzun büyük bölümünü okudum. Seyahatlerinizi ve akıcı kaleminizi hayranlıkla takip ettim. Buraya kadar her şey çok güzel. Fakat anlayamadığım bir nokta oluştu. Yazdıklarınız içinde sıklıkla dile getirdiğiniz bir şey var; kendinizi hırpalarcasına uzun, zorlamalı seyahatler, adeta ülkeye dönmekten korkarcasına yeni gezi planlarını ezberi oluşturmalar... Sanki hiç düşünmeye vakit kalmasın, yoğun iş temposu geçer geçmez bir maceraya atılayım, hep bir yabancıyla konuşayım, bir yerlerde yabancı olayım gibi... Dilerim haddimi aşmıyorumdur ama öyle çok merak ettim ki, size bu e-postayı atmaya karar verdim.
Bende uyanan kanı eski bir kalp yarasından kaçış yolları, bir an olsun düşünecek zamanım olmasın, yenilmeyeyim, güçlü kalayım gibi bir düşünce içinde olduğunuz... Nasıl olsa hiç tanışmıyor olmamıza, yedi kat yabancı olmamıza ait bir cesaretle size bunu yazdım, sordum. Dilerim beni ayıplamamış ya da kırılmamışınızdır. Esenlikler dilerim.
E.E.
....
E. Bey merhaba,
Şu an Tayland'dayım, kuzeyde Chiang Mai denen bir şehirde. Son 24 saatimi yukarıdan izleseydiniz yaptıklarımın çok akıllı işi olmadığından iyice emin olurdunuz. Çok akıllı değilim diyelim. Kendimi sürekli bir kaosun içine atıp, sonra da ondan sıyrılmaya çalışırken eğleniyorum:)
Gelelim sizin sorunuza. Blogdaki yazıların çoğu 2006 senesinde yaptığım 6 aylık seyahatin notları. Yola çıkmadan önce ruh halim gerçekten de çok iyi değildi. Tıkanmıştım, gelişmiyordum. Dünyada ne aradığım sorusu önemsizleşmişti. Uzun yıllar kendimi var etmeye çalıştığım şirkette de hayat yolunda gitmiyordu. Oraya koyduğum gönül o kadar fazlaydı ki, ulaşılan nokta cidden kalbimde yaraya sebep olmuştu. Yani kalbimde yara vardı ama bunun bir aşkla ilgisi yoktu. İçinde bulunduğum hayat yaşamayı hak etmeyecek kadar sıradanlaşmış ve değersizleşmişti. Ben değersiz bir hayat yaşamak istemiyordum. Bir sürü insan belki hayatlarının iniş anlarında ağlar, söylenir ve bekler. Ben onlardan biri değildim. Göre göre neden aşağıya inmeli, ne zamana kadar beklemeli?.. Bekleyemedim.
Kalan seyahatlerdeki koşturma ise tamamen fiziksel koşullar ile ilgili. Mesai kavramının olmadığı bir iş yapıyorum. Eğer bu koşturmaca içine bu şekilde de olsa bir seyahat sıkıştırmazsam, yerimden asla kıpırdayamam. Düşünmekten kaçmıyorum. Yalnızlığımı seviyorum ve onu koruyorum. Diğer yandan mutluluğun düşünmekten gelmediğine eminim. Yine de düşünmek iyidir:)
Sizi elbette ki ayıplamadım ve kırılmadım. Hatta teşekkür ederim. Bir insana yapılan yolculuk, yolculukların en zorlusu ve değerlisi. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki artık kimse kimseyi merak etmiyor, tanımaya ve anlama çalışmıyor. İzimi sürmenizin değerini biliyorum.
Ben de size esenlikler dilerim.
Özlem
...
Özlem Hanım, tekrar merhabalar:)
Öncelikle dikkate alıp kapsamlı bir yanıt verdiğiniz için, inceliğiniz için çok teşekkür ederim. Aslına bakarsanız bu kadar samimi ve akıl dolu bir yanıt beklemiyordum, biraz şaşırdım. Yazdıklarınızı 2-3 kez okumam gerekti tam olarak sindirebilmem için.
Beri yandan hepi topu 3-4 ülke görebilmiş biri olarak şu anda Tayland'da bulunmanızı ve Indiana Jones hallerinizi de bir parça kıskanmıyor değilim hani!:) Sanıyorum ki bahsettiğiniz bir kaosun içine düşme ve sonrasında sıyrılma çabasını hoşa giden bir meşgale gibi görüyorsunuz. Ben bu tarifinizin zaten hayatın ta kendisi olduğunu düşünüyorum. Bütün ömrümüz bir şeylerden kurtulmakla, bir şeyleri inşa etmeye çalışmakla geçmiyor mu!? Ve nihayete ulaşacak olursak yeniden başlıyoruz...
2006 yılında yaşadıklarınızdan bahsederken kullandığınız dil bana çok ilginç geldi. Başkasının belki iki kelimeyle anlatacağı ve üzerine en fazla birkaç gün düşüneceği bir şeyi bu kadar derin yaşamanız çok enteresan. Hayata bu gözlükle bakan birinin başka bir tip olay üzerine neler yaşayabileceği daha da merakımı uyandırdı aslında. Ama kibarlığınızı daha fazla suistimal etmeden, aklıma gelen birkaç çok merak ettiğim soruyu sormadan çekiliyorum sahneden:)
Tatiliniz arasında zaman ayırıp benimle uğraştığınız için tekrar teşekkür ederim. Sizin gibi derin ve -darılmazsanız- tuhaf derecede ilginç birini e-posta yoluyla bile olsa tanımaktan çok mutlu oldum. Yazılarınızı takip etmeye devam edeceğim.
E. Bey'e tekrar yazmadım. İsimsiz de olsa e-postalarını burada paylaştığım için kendisine ayıp etmediğimi umuyorum.
"Tuhaf derecede ilginç" mi bilmem ama yeni yüzlerimle Pansiyon okurunu tanıştırma vakti geldi sanırım. Zaten seyahat perhizindeyim. Yeni açılımların belki de zamanıdır.
3 yorum:
Seyahat perhizi mi! Bu nasıl bir perhizdir böyle.
Ama sanırım, gerçekten de uzun süreli seyahatlerin ardında bir süreliğine normal tempolu bir yaşam sürerek yaptığın seyahatleri sindirmek oldukça önemli.
Ya da hep aynı biçimde seyahat etmemek lazım. Bazen bisikletle, bazen otostopla bazen de hatta bir turla bile gitmek seyahate farklı açılardan bakabilmek açısından oldukça iyi olur.
Bir de sizce de Chiang Mai yeryüzündeki en şirin şehirlerden birisi değil mi?
Özlem Hanım bende bir mektup yazayım mı? :) İçimde neler neler birikiyor bir bilseniz :) Son 7 ay içinde yaşadıklarımı bir döksem neler çıkar :)
tahminen son 10-12 yıldır bulduğum her boşlukta bir yerlere gittim. bazen sadece keşfetmek için, bazen de dinlenmek veya eğlenmek için. gitmediğim zamanlarda da haritaya baktım, seyahat yazıları okudum, kendimce mütevazi yazılar yazdım. bazen sadece durmak gerekiyor. gitmeye ihtiyacımız olduğu kadar, durmaya da ihtiyacımız var galiba. yeniden yollarda olmayı çok istemeyi bekliyorum. belli bir alım gücüne erişince seyahati de tüketmek çok kolay hale geliyor. seyahat perhizi bu ümitcim. benim yolları, yolların beni özlemesini bekliyorum.
chiang mai'a şirin der miydim bilmiyorum ama yeryüzünde bulunmaktan çok zevk aldığım yerlerden biri olduğu kesin.
bakicim, yaz tabi mektup, çok merak ediyorum italya maceranı. ama kısa yazmaya çalış, gözüm sayende 1 derece daha bozuk:)
bu arada kendime biraz önce akustika aldım, adını da ahmet koydum:) üst katımdaki adam çocuğuna bağırdıkça konser vermeyi planlıyorum.
Yorum Gönder