27 Temmuz, 2011

'şaşırmak için gezmeniz gereken 55 yer': güney kore

Araya iş-güç ve tatil girdi, Güney Kore yazıları yarım kaldı. Kaldığım yerden Kore paylaşımlarına devam edeyim en iyisi. Bu sefer dayandığım kaynak Kore yapımları değil, sevgili Başar Kurtbayram'ın “Şaşırmak İçin Gezmeniz Gereken 55 Yer” adlı kitabı.

Kore Hakkında İlginç Gerçekler (4)

• Güney Kore dünyanın en büyük çevrimiçi bilgisayar oyunları pazarına sahip. Bilgisayar oyunlarının Koreliler'in hayatının neresinde durduğu şu örnekten bile anlaşılabilir: Ülkede 24 saat sadece bilgisayar oyunu yayınlayan üç tane TV kanalı var. Bu kanallardan birinde Starcraft oynayarak geçinen yaklaşık 110 profesyonel video oyuncunun “lig” karşılaşmaları TV’den naklen yayınlıyor. Reyting oranları oldukça yüksek. Fikir vermesi için birlikte izleyelim. Bu Koreliler cidden değişik:)

• Toplum düzeninde hiyerarşinin çok önemli olduğu Güney Kore'de yaşlanmak arzulanan bir durum, çünkü yaşlılara saygı fena derecede yüksek. Başar'ın kaldığı hostelde çalışan June’a göre, Kore'de yaşlanınca 'dokunulmaz' olunduğu için Koreliler sabırsızlıkla saçlarına ak düşmesini bekliyorlarmış. Çünkü yaşlılar ne derlerse itiraz edilmiyor, ailenin tüm bireyleriyle ilgili aldıkları kararlar sorgusuz kabul görüyor, birçok hizmet için artık para ödemeleri de gerekmiyormuş. Bir nevi sultan hayatı yani.

• Kore'de "ağız şapırdatmamak yenilen yemeğin kötü olduğunun göstergesidir, ayıptır" yazmış Başar.

• Başar'ın Kore'ye dair düştüğü şaşırtıcı notlardan biri de köpek eti tüketimiyle ilgili: "Güney Kore'de teorik olarak köpek eti yemek yasak, gerçekte ise senede 1.5 milyon köpek tüketiliyor". Köpek eti tüketiminin uluslararası tepki çekmesini engellemek için köpek eti pazarları Dünya Futbol Kupası sırasında kapatılmış, sonra yeniden açılmış.

• Kitapta belirtilen ve oldukça ilgimi çeken bir istatistik de şuydu: İkinci Dünya Savaşı sonuna dek nüfusunun ezici çoğunluğu Budizm, Taoizm veya Konfüçyüs inanışında olan Güney Kore'de, 1945'ten sonra Hıristiyan nüfusu %5’ten %35'e çıkmış. Belli ki Hıristiyan misyoner faaliyetleri hala oldukça yaygın şekilde sürüyor Kore'de.

***


“Şaşırmak İçin Gezmeniz Gereken 55 Yer” sizlere uzun zamandır bahsetmek istediğim bir kitaptı.

Başar Kurtbayram ile benzer topraklardan geçtik ama o topraklarla ilgili çoğu ilginç ve şaşırtıcı bilgiyi ben onun yazılarından öğrendim.

Azımsanmayacak sayıda gezi kitabı okumuş bir insan olarak büyük samimiyetle söylemeliyim ki, “Şaşırmak İçin Gezmeniz Gereken 55 Yer”, türünün en iyi örneklerinden biri! Ben yazmış olsam kendimle gurur duyardım.

Kitabın ilginç bir özelliği de var: Başar'ın binrota.com'da yayınladığı yazıların 55 tanesi, okuyucu yorumları ile seçildi ve son şeklini aldı.

Gazella Turizm desteği ile yayınlanan ve binrota.com'un üyelerine 'yazı yüklemeleri karşılığında' 7 Ağustos'a kadar ücretsiz dağıtacağı kitap keşke her kütüphanede olsa!

05 Temmuz, 2011

pansiyon, güney kore basınında...

Cismim Güney Kore'ye henüz gidemese de, ismim gitmiş durumda!

The Korea Herald'ın 4.7.2011 tarihli haberinden;

Korean films and dramas have acted as a gateway to Korea in Turkey.

For Ozlem Yucel, 37, an advertising executive who is also a popular travel blogger, watching “My Sassy Girl” on the Internet six months ago has been life-changing in many ways.

Like most Turkish people, Yucel had been interested in the West rather than the East. Since the founding of the modern Turkish republic in 1923, the Turkish elite has been interested in learning Western languages and cultures.

One Korean film led to another, and Yucel soon found herself a fan of films and dramas from Korea. Her interest has led her to eat in the few Korean restaurants in Istanbul.

More importantly, she is planning a two-week trip to Korea in September, something she had never considered before watching her first Korean film, quite by accident. “I have never thought of going to Korea up until six months ago. It would not have made it to the list of my next 50 travels either. Now, it’s my utmost priority to visit there as soon as possible,” she says.

Korean films and dramas offer a unique window into Korean culture and lifestyle, Yucel observes. “Korean dramas have solid storyline. But the details are very surprising, too,” she says, noting that dramas portray details of everyday life in Korea that she finds very intriguing.

Along the way, Yucel has picked up a few common Korean expressions. “I use Korean words like ‘aigu,’ ‘oetteokhae,’ and ‘aja aja’ even if nobody understands them,” she says. “I am trying to memorize a Korean song to sing in a noraebang,” she adds.

Haberin tamamı için buraya bi tık.

04 Temmuz, 2011

kore hakkında ilginç gerçekler (3)

Kore'nin ekonomik, siyasi, tarihi, kültürel bir çok ilginç gerçeği var elbet. Ben haklarında pek çok şey okudum. Herhangi bir tarama motoruna Güney Kore yazdığınız anda ulaşabileceğiniz bu bilgileri burada özetlemektense; seyrettiğim onlarca film ve diziden aklımda kalan, dikkatimi ve ilgimi çeken, anlamakta biraz güçlük çektiğim, yine de Korelileri gözümde sevimli kılan küçük şeyleri anlatmak istiyorum size.

Kore'yi ekrandan öğrenmiş her seyircinin hafızasında yer etmiş, klasik bir Kore gaz kelimesi: "Fighting" ya da "Aja aja". Evet yapabilirim, haydi bastır koçum gibi bir şey demek için kullanılıyor.

Sınava giden öğrenci, görücü buluşmasına giden kadın, patronun karşısına çıkan eleman, kız arkadaşını öpme hazırlıklarındaki oğlan, sahneye çıkacak şarkıcı, arkadaşına destek vermeye çalışan biri... Aklınıza gelen her zorlu durumda, self motivasyon için yumruğu sıkıp "fighting" demeleri bana çok naif geliyor. Yazııkk filan oluyorum:)

Son yıllarda Türkiye'de hastanelerin, kalp dostu ya da hamile ürünlerinin reklam afişlerinde görmeye başladık elin kalp şeklinde kullanılmasını.

Kore'de ise eller - bildiğiniz hayatın içinde- seviyorum uleyyn demek için kullanılıyor.

Bunun bir de kollarla yapılan versiyonu var. Seni "çomu çomu çuayoo" demek isteyen kişi bazen kendi başına yapıyor iki koluyla kalbi...Saftron yahuu bunnar, yazııkk...:)

Bazen de genç sevgililer 'mutluyuz' pozu veriyorlar kolları kalp şeklinde birleştirip.

Fotoğraf çekilirken özellikle Kore kızlarının olmazsa olmaz hareketi, zafer işareti yapmak. Canıım, neyi başardın, neye sevindin? Pek şekermişin senn!

Her ne yaparlarsa yapsınlar, o eller, o kollar, o mimikler devrede.

Yaşı 30'un üzerinde olanların hatırlayabileceği bir Akbank reklam filmi vardı vaktiyle. Arkadaşlık ve sadakat konusunu işleniyordu galiba; oyuncular işaret parmaklarını birleştirip A harfini ortaya çıkarıyordu.

Kore'de mazisi olan bir hareket midir bu bilemem ama My Girlfriend is a Gumiho dizisinden sonra "Hoi Hoi" sözüyle birlikte bu parmak buluşması kesin hayatlarına girmiştir. Kısaca ölümüne kankayızz hareketi:)

Peki ya selamlama nasıl Kore'de?? Geleneksel selamlamayı baştaki fotoğrafta görebilirsiniz; yaşça büyük birinin karşısına çıkılıyorsa, mezar ziyareti gibi özellikle saygı gerektiren durumlarda veya hassas bir pazarlık söz konusuysa (babadan kız istemek gibi:) bu metod kullanılıyor, secde eder gibi eğiliyorlar. Gündelik hayatta ise 2. fotoğraftaki gibi ayakta, 45 derecelik açıyla eğilerek selam veriyor Koreliler.

Bu beden dili kullanımı, benim ekranda şahit olduklarım.
Bunlar dışında nelere denk gelmek mümkünmüş Kore'de, gezginlerin notlarına bakalım;

- Bir burun deliğini tıkayıp yere sümkürülmesi
- Yemeğin şapırdatarak yenmesi ve gorrk yapılması (ama sofrada burun temizlemek ayıp)
- Hemcinslerin el ele, kol kola, omuza kol durumunda görülmesi (Batılı bir gezgin buna çok hayret etmiş görünüyor yazısında; 'bu bedensel yakınlık zaman içinde inşa edilmiş bir güvenin işaretidir, eşcinsel bir yakınlık değil' gibi de bir açıklama yapmış. Karşı cinslerin kamusal alanda yakınlığının pek hoş karşılanmadığını da eklemiş)
- Enseye tokat (Yine aynı gezgin; 'başın arkasına isabet ettirilen gürültülü patlamalar'ın pek yaygın olduğundan bahsetmiş)...
- Totoya parmak (Bunu da Kore'de yaşayan, Amerikalı, erkek bir öğretmen 'günde 3-5 kez, 4 ayrı yöntemle, el kadar çocuklar tarafından yoklandığını' gülerek not düşmüş:) Ama pek çok kaynaktan okuduğuma göre, Güney Kore gayet güvenli bir ülke. Öyle sokaklarda taciz vs olduğu sanılmasın)
- Tokalaşma, bir şey verme (hediye, para, bardak vs) sırasında iki elin kullanılması (Tevazu işaretiymiş)
- Uzun süreli göz teması ve dik bakıştan kaçınma, gözlerin mahcup mahcup aşağı kaydırılması (Direkt ve uzun bakışmanın Kore'de bir meydan okuma şeklinde algınlandığını söylemiş bir yazar da)

Gördüğünüz gibi ortak noktalarımız da varmış Koreliler ile:)
Bir gün üşenmeyip Türkiye'ye gelen gezginlerin yazdıklarını okuyacağım; bakalım neler yumurtlamışlar buradaki hayata dair :)

kore hakkında ilginç gerçekler (2)

• Kore’de de ‘dayak cennetten çıkma’ gibi görünüyor. Okulda ödevini yapmayan, düzene uymayan vs öğrencinin dayak yemesi çok normal (Ama öyle az buz değil, öğretmen odasına çağırıp, öğrencinin sırtına, totosuna bayağı bir sopayla vuruyor). Velilerin bu durumla ilgili bir dertleri yok. Niye? Muhtemel kendileri de evde sopayı eksik etmediği için! Sadece çocuklar değil, koca koca adamlar da hala sopa yiyor sanki. Kore dramalarında kadınlar kocalarını/sevgililerini, müdürler elemanlarını, ebeveynler kazık kadar çocuklarını temizinden dövüyor. Ama gözlemim, adam etme yolunda mübah bir cezalandırma yolu olarak kullanılan dayak, yiyen kişide pek fazla travmaya sebep olmuyor. Dayağın bu boyutta olanını belli bir sempatiyle sunuyorlar seyirciye. Kazık kadar esas oğlanı anasının merdaneyle kovalaması açıkçası bana komik geliyor:) Ama bazı Kore filmlerinde (bkn Bin Jip), aile içi şiddetin sinyallerini de alıyoruz.

• Dayağın meşru olduğu bir ülkede fiziksel itiş-kakışın da çok anormal karşılanmaması lazım. Bu açıdan bizim memlekete benziyor Kore. Yandaki fotoğraf Güney Kore parlamentosundan:)

• Kore’de kimchi, soju vs yanında, hiçbir sosyal sınıfın vazgeçemediği bir şey daha var: Terlik! Türkiye’deki gibi, bir eve girdiğinizde ayakkabılarınızı çıkarmak, pek çok Asya ülkesinde olağan. Koreliler ise bu konuyu biraz abartmış sanki:) Mesele Kore yapımlarında sıkça gördüğümüz bir sahne; jet sosyete mensubu birini canlandıran karakter (üzerinde tarzdan ve pahalılıktan yıkılan bir kıyafet) eve girerken mutlaka ayakkabısını çıkarır, ayağına komik bi terliği geçiriverir. Jilet gibi takımının altına nasıl yakışmıyor o terlik, anlatamam. Ama yok, şekil yapıcaz derken gerçeklerden sapılmaz Kore yapımlarında:) Başka bir sahne; eve girmek üzereyken kapıda öpüşmeye başlar gençler. Eve girerken, o dakika terlik kimin aklına gelir? Koreliler'in gelir arkadaş, Koreliler'in gelir! Sadece evde kullanılmaz üstelik terlik; iş yerinde ve okulda da giyilebilir.

Güney Kore’de kurallara uyulur! Orada yaşayan bir Amerikalı, sabahın 5’inde sokaktan bir araba bile geçmezken, yayaya kırmızı ışık yandığı için tanıdığı tüm Koreliler'in 3 dakika hiç tereddütsüz yeşil ışık yanmasını bekleyeceğini yazmış blogunda. Bunu da otoriteye olan saygılarına bağlamış.

• Kore'de popüler yemeklerden biri kalamar; sorun, onların sıklıkla kalamarı canlı yemesi! Denizden yeni çıkmış hala hareket halindeki bir canlıyı ağızlarına atmalarını izlemek, hoş bir deneyim değildi benim için.

• Güney Koreliler’in - resmi olmayan- bir de İngilizce isimleri var! Yabancıların adlarını söylemesi pek zor olduğu için.

• Aslında bir yarımada olan Güney Kore, karaya bağlı olduğu tek taraftan sınırı geçemediği için bir nevi ada ülkesi! Ülkenin dünya erişimi, deniz ya da hava yoluyla yapılabiliyor.

• Kore’de burada olduğumuzdan daha yaşlıyız maalesef. Çünkü yeni doğan bir bebeği 1 yaşında kabul ediyorlar. Örneğin 24 Aralık’ta doğan bir bebek, 1 Ocak’ta artık 2 yaşında (Duydun mu Azlii?:)) 7 günlük bir bebek nasıl 2 yaşında olabilir? Ben bu hesaplamayı hiç beğenmedim arkadaş!

Güney Kore’de sadece Güney Kore arabası kullanılır. Her konuda “yerli malı kullanmalı” takıntıları varmış gibi durmuyor ama Hundai, Kia Motors gibi markaların anavatanında araba seçimi tamamen 'milli' (Parantez açıp, Güney Kore'nin araba üretiminde dünyanın en büyük 5. ülkesi olduğu bilgisini ekleyeyim).

• Güney Kore’de elinizde adres var diye aradığınız yeri kolayca bulurum sanıyorsanız, muhtemel yanılıyorsunuz. Çünkü Güney Kore’de bina numaraları belli bir düzen içinde gitmiyor, binanın yaşına göre verilmiş! Yani 1 nolu bina, sokağın en eskisi. Binanın yaş hiyerarşisi içindeki yerini bilmenin bize ne faydası var, adres bulmaya yarayan bina numarası yokken hislerimize göre mi ilerleyeceğiz? Muhtemel evet.

• Kore’de ilginç tematik kafeler var; içerde kuşlar uçabilir, herkes garip kıyafetler giyiyor olabilir, hatta medikal kafede bir doktor hızlı tarafından size muayene de edebilir.

• Malumunuz, 50’lerin başında, 3 yıl süren iç savaştan sonra, Kore 2’ye ayrılmış. Savaş 1953’te güya bitmiş, ama aralarındaki gerilim hala devam ediyor. Kuzey ve Güney Kore arasındaki sınır, dünyanın en çok asker yığılmış sınırlarından biri. İki ülkenin ilişkileri oldukça kırılgan. Hal böyleyken, savaşın nefesini her daim ensesinde hisseden Güney Kore’de erkekler için askerlik zorunlu ve süresi 2 yıl!

03 Temmuz, 2011

kore hakkında ilginç gerçekler (1)

Önce Güney Kore'deki eğitim sistemiyle ilgili bana ilginç gelen bilgileri aktarayım.

Beklendiği üzere, Güney Kore’de eğitim sistemi teknoloji kullanımı açısından fena halde gelişmiş.

Güney Kore, tüm ilk ve ortaöğretim okullarında yüksek hızlı fiber optik geniş bant internet erişiminin olduğu dünyadaki ilk ülkeymiş. Okullarda dijital ders kitapları kullanan dünyanın ilk ülkesi de yine Güney Kore olmuş.

Okul yılı bizdeki ve dünyanın çoğu ülkesindeki gibi Eylül’de değil, Mart’ta başlıyor Kore’de.

Güney Kore’de öğrenci olmak çook zor ve çoook sıkıcı bana göre.

İlkokul süresi Güney Kore’de 6 sene. Çocuklar 3. sınıf itibariyle İngilizce öğrenmeye başlıyorlar.

Öğrenciler kaç saatlerini okulda geçiriyor dersiniz? İlkokuldaysa 5 saat, ortaokuldaysa 8 saat, lisedeyse 12 saat !

Öğrencilerin okul dışında bir de özel akademilere gidip ve ek dersler alması Kore’de yaygın görünüyor. İngilizce’den matematiğe, bilimden kompozisyon yazmaya, piyanodan Çin kaligrafisine ne ararsanız var akademilerde.

Üniversiteye girmek için lisede öğrenciler her sömestir bir test almak, ayrıca lise son sınıfta da merkezi bir sınava girmek zorundalar, nam-ı diğer "ölüm-kalım sınavı". Okuduğum kaynaklar yanlış değilse, üniversite giriş sınavı tam 9.5 saat sürüyor!

Tüm bu mücadele, daha iyi bir üniversiteye girmek ve rekabetin akıl almaz boyutlarda olduğu Kore’de daha iyi bir hayat kurabilmek için.

OECD ülkelerindeki, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin mutluluk düzeyini karşılaştıran bir araştırmaya göre; Güney Kore son sırada!

Güney Kore, dünyada intihar oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Toplum liderleri (eski cumhurbaşkanı mesela) ve ünlüler arasında da yaygın intihar, bu yüzden ekstra göze çarpıyor Kore’deki bu intihar eğilimi.

Elimdeki az veriye baktım, bunun nedenlerine dair biraz beyin jimnastiği yaptım. Durumu "Korelilerin çok rekabetçi bir ortamda yaşamalarına, mükemmelliyetçi yapılarına, güçlü toplumsal bağlara ve bunlarla gelen büyük yüke" bağladım.

Koreliler nasıl bir hayat yaşıyorlar, bakalım;


• Okula başladığın andan itibaren köpek gibi çalışmak zorundasın. Ders çalışmak, okulda başarılı olmak yetse iyi. Ağır sınavlara gireceksin; performans anksiyetesi yaşamak, sınav günü hasta olmak gibi lükslerin yok (Üniversite sınav sonuçlarının açıklandığı Aralık ayı intihar oranı tavan yapıyormuş).

• İyi bir üniversiteye girdin diyelim. Yetti mi, yetmedi. Güzel olmak zorundasın (“Estetikliler cenneti” ülkelerin başında geliyor Güney Kore). Bir ameliyattan değil, bir dizi ameliyattan bahsediyoruz burada. İş ve görücü mülakatlarında elenmemek için, güzellik mühim şey!)

• Ameliyatla hadi gözü, elmacık kemikleri, dudakları düzelttin. Vücut ne olacak? Sağlıklı beslenme ve düzenli spor şart! (Bayıldığımız Koreli oyuncuların o vücutlara ulaşmak için günün 6 saatini spor salonunda geçirdikleri söyleniyor. Değer mi Gongcuum, gel ben sana bakarım:P. Kızların neredeyse tamamı sıfır beden, oğlanlar onlardan iri değil. Yaşlılar bile şişman değil yahu; haftasonu dağ bayır yürüyüp duruyorlarmış. Böyle bir ülke işte Kore, tüm güzel gün hayalleri emekliliğe bağlanmış).

• Okulda iyi kötü başarıya ulaştın, tekvandodan piyanoya bir dizi sportif ve sanatsal becerin var, tipi topladın, fena olmayan bir işe girdin. Unutma! Tüm bu çaba, Batılılar gibi bireysel çıkarların için değil sadece; ülken, milletin, ailen için aynı zamanda. Sabah 6’da kalkacak, iş bitene kadar çalışacaksın. Çalıştığın şirket iyi olursa, ülken iyi olur! Fazla mesai kavramını zaten aklına bile getirmiyorsun, çünkü ciddi bir milli kalkınma bilinci yerleştirdiler sana.

• Şimdi sınıfına uygun bir eş bulma zamanı. Ailenin onaylamayacağı birine gönlünü kaptırma boşuna, muhtemel kazanamayacağın bir savaşta gereksiz yıpranırsın! En güzeli yılda 10-15 bin dolar masraf yapıp, ‘eş bulma ajanslarından‘ kendine uygun bir karı/koca ayarlamak. (Kore'de evlenemeyen orta yaş üstü erkekler Vietnam, Kamboçya, Filipinlerde yine ajanslar aracılığıyla evleniyormuş).

• Bitti mi? Yok canım, daha yeni başlıyoruz:) Önünde 30-40 yıl sürecek bir iş hayatı var. Çocuklar büyüyecek, onların ‘akademi’ masrafları, ameliyat paraları… Bu arada sana vaktiyle yatırım yapmış ebeveynler artık emekli, ilgilenmemek olmaz (Toplumsal bağların çok güçlü olduğu bir ülke Kore. Aile ve toplumun onayını almak çok önemli. Onur, gurur gibi kavramlar da içlerine işlemiş. Toplumun onaylamadığı, kusurlu bir insan olmak zor Kore’de. Olur da hata yaparsan, toplumun dışına itilirsin).

Koreliler soju içip küfelik olmasın da, ben mi olayım? Koreliler intihar etmesin de, biz mi edelim? 'Fakir ama mutlu' kadar, 'zengin ve mutlu' da yalan. Doğru düzgün bir hayatın sırrı DENGE tutturmak bana göre.

01 Temmuz, 2011

koreliler nerede eğleniyor? bang'larda!

Kore'de bana ilginç gelen şeylerden biri, eğlencelerin genelde 'oda'larda yaşanması. Korece'de BANG kelimesi 'oda' demek. Hemen her Kore yapımında karşıma çıkan, vatandaşın eğlenmek için aktığı BANG'lar nelerdir, sizinle paylaşmak istiyorum.



Kore'de müzik (nore) odalarına NOREBANG deniyor. Norebang'lar son yıllarda İstanbul'da da açılan karaoke barlara benziyor. Cüzzi bir ücrete oda kiralıyorsun, elinde kumanda ve mikrofon, seçtiğin şarkıları bir yandan söyleyip bir yandan dans ediyorsun. Her girenin eline bir tef... Zaten içmek konusunda sınırları zorlayan bir millet Koreliler. Manzarayı hayal edin şimdi siz.

Ben çok eğleniyorum Kore dizilerinden insanların norebang performanslarını izlerken. Kore'ye gittiğimden norebang'larda yeteneklerimi sergilemek için Korece şarkı ezberlemeye çalışıyorum:)

Yine komik bulduğum detaylardan biri; kim ki gece sokakta kalır, otele - taksiye verecek parası çıkışmazsa, soluğu norebang'da alıyor.



Gece dışarda kalanların diğer tercihleri ZİMZİLBANG'lar (JJIMJILBANG olarak da geçiyor), yani Kore saunaları. Zimzilbang’ı benzerlerinden (Türk, Japon, Fin hamamları gibi) ayrıştıran ve özgün kılan, koca gün ve gecenin geçirilebileceği; uyunacak, güzel yemekler yenecek, kankalarla uzun sohbetler gerçekleştirilecek, TV izlenip yuvarlanılabilecek mekanları olması. Son zamanlarda bazılarına mini sinema salonu, pin-pon masası filan bile konmuş.

Yalnız dikkat, Kore'de bi de Mogyoktangs denen halk hamamı var ki, benim anladığım bu, zimzilbang'ın primitif olanı (kadın-erkek bölümleri ayrı, gece kapalı, sosyal olanaklar daha kısıtlı gibi). Norebang'lardan bile daha çok ilgimi çeken bir yer varsa, o da Kore'nin hamamları. Halka kaynaşmak, halkı gözlemek için bire bir!

İzlediklerimden çıkardığım, zimzilbang'ın olmazsa olmazı, yumarta! Ama öyle 2-3 yumurta değil, giden bi tencere haşlanmış yumurta satın alıp yiyor. Ekran yanılgısı değilse beni şaşırtan şeylerden biri, Kore'de yumurtanın akının ak olmaması:) Bildiğimiz kabuğu renginde. Niyedir, nedendir hiiç anlamadım, ama fena meraktayım. Yumurtayı kankanın/sevgilinin kafasına vurarak kırmak sevdiğimiz bir eğlence zimzilbang'larda. Bi diğer sevdiğimiz şey de, havluyu kafamıza değişik şekillerde bağlamak!

İşte bu da, SOJUBANG'da çekilmiş bir sofranın fotosu! Sojubang'larda Kore'nin milli içkisi soju içiliyor ve yemek yenebiliyor. Sağlam içici olmak çok mühim şey Kore'de!

Ekrandan tanıdığım Kore'de, içki -özellikle soju- sosyal hayatın çok önemli bir parçası gibi görünüyor. Kore'yi sojusuz düşünmek artık neredeyse imkansız benim için. Pirinçten yapılan, %20-45 alkol oranında, içimi kolay bir içki soju. Bizde rakı neyse, onu ikiyle üçle çarpın.

İş yerinde müdürün çalışanları içmeye götürmesi çok yaygın. Kariyer basamaklarını tırmanırken müdürle içki sofrasını paylaşmak, olmazsa olmaz gibi. Sonra kız babaları damat adaylarını mutlaka bir soju sofrasına oturtuyor sanki. Bi nevi erkeklik testi.

Koreliler yıkılana kadar içiyorlar, görmeniz lazım (sanki ben gördüm:)) Ülkede halka açık yerlerde içmemeye dair bir yasa da olmadığında, aşağıdaki gibi görüntüler Kore'de nadir karşımıza çıkmayacak diye düşünüyorum.



Bizim ülkede, içene kız vermezler. Patronun yanında yıkılana kadar içmek de sıkar biraz. Kore'nin içki adabı ve kültürü henüz tam çözemediğim şey.

Kore Alkol Araştırma Merkezi, 19-59 yaş arası 2200 kişi ile bir araştırma yapmış. Araştırma sonucuna göre Koreliler'in %85.2'si kişisel sorunları olduğunda, yani stresli ve üzgünken soju içtiklerini söylemiş. Birayı yorgunken gevşemek için, viskiyi iş ortamlarında, şarabı ise romantik anlarda tercih etmekteymişler.

PC BANG, Kore'de bilgisayar oyunu oynanan mekanlara verilen ad. Güney Kore, PC oyunları söz konusuysa - hem yaratım, hem tüketim sürecinde- iddialı ülkelerden biri. Zaten "teknoloji", neredeyse göbek adı Koreliler'in. İnternet bağlantı hızı almış başını gitmiş. Kullandıkları teknolojik aletlerse sanırım bize ancak 2020'de gelir. Benim konuya hiç yakınlığım yok, o yüzden uzatmadan geçeyim.

VIDEO BANG ve DVD BANG da isimlerinden anlaşılacağı üzere, sinema izlenebilecek odalar. Özel sinema odalarında sinema izlemek dışında başka neler yapılıyordur, onu da sizin hayal gücünüze bırakıyorum:)

Çizgi romanın Kore’de çok sevilen ve tüketilen bir sanat olduğunu okuduklarımdan biliyorum. Bu da MANHWABANG. Yani Kore çizgi romanı 'manhwa' okumak için insanların gittiği 'oda'.

Batı dillerine yeni yeni çevrilmeye başladığı için, Japon 'manga'lar gibi uluslararası düzeyde tanınmasa da, manhwa da aslında çok nitelikli diyor çizgi roman severler. Manhwa'nın Kore'deki yerini satış rakamlarından bile anlayabiliriz (Kitap başına 500 bin- 1 milyon arası baskı yapmak normal kabul ediliyormuş).

Kendime not: Kore'ye gidince tüm bang'larda takılınacak!