Endiseliydim yola cikarken. Uzun zaman yalniz seyahat ettikten sonra, sadece tek kisisini tanidigim bir ekiple yola dusuyor, buradan bakinca her an tepesinden bombalar yagacakmis gibi gorunen komsu ulkeye gidiyordum. Humeyni’nin seriatci Iran’ina. Aylarca “ozgur kiz” triplerinde gez, sonra tesetture gir. Enteresan bir deneyim olacagi kesindi.
Bir erkek ve 4 hatun; (hani bizi de sayarsak) toplam 5 kisiyiz. Basir ve haremi. Degisik yaslarda, sekil, tat ve duruslarda 4 isimsiz kadin. Ilerleyen gunlerde halkin seslenecegi sekliyle: Mr Basir & the others. Kadinin adi yok! Iran’dan kimselere adimi ogretemeden dondum.
Yola cikmadan yaptigim tek sey uygun kiyafet denk getirmeye calismak oldu. Catali gostermeyen ender sayida bluzumun kolu kisaymis. Kolu uzun olanin da "disi seni yakar, ici beni". Transparanlik diz boyu yani. Ahlak polisi duruma mudahale etmeli. Kesinlikle sinirlari zorlamis, hayal gucune hic yer birakmamisim. 3-5 seyi ustuste giymeyi akil edip, annemden aldigim sallari da bavula atinca operasyon tamamlandi.
Ucagin tum koltuklari dolup, kalkis ani gelip, var oldugu soylenen ekipteki tek tanidigim olan Mr Basir ortamlarda gorunmeyince dedim kendi kendime; herhalde o sahane espri anlayisiyla bir guzellik yapti, boyumun olcusunu aldirmak uzere beni Iran’a yalniz gonderecek. Ohh oldum. Macera yakin. Kalkisa hazirlanan ucaga Mr Basir son dakika yetisti. Ekibimizin diregi, basimizin taci, erkegimiz! Hareminin kalani da coktan ucaga binmis.
Itis kakis, gulus tanis Tahran’a vardik. Isimsiz hemcinslerim ve ben hemen kaynastik. Gece 3 civarinda vardigimiz Tahran Havalimani’nda ilk ayar: Errrrkek girisi ve kadin girisi ayri! Mr Basir bavullarini bize kakaladi. Yarasin. Kuvvet yapar!
Siraz ucagi sabah 6:50’de. Uykusuz, perperisan, kafamiza doladigimiz ortulerden zor nefes alir bir sekilde (meger boyun denen bolgemiz de havaya ihtiyac duyarmis) havalimaninda birkac saat kadar takilmaliyiz. Ben “heeyyt, yetti be” diyerek ilk saat sonunda doluyorum kafaya salimi. Otantik ozgur kizim yine; Hindistan esintili. Herkes bana bakiyor. Memnun oldum, ben de sizi seviyorum!
Mr Basir para tutusturuyor ellerimize. Huri ve ben, 12 dk’lik masaj koltuklarina kuruluyoruz. “Anlatilmaz, yasamak lazim” tadinda bir deneyim. Koltuk ayaklarimi sikiyor, sirtimi mincikliyor. Egilip bukuluyorum koltukla; canim aciyor ve gidiklaniyorum. Koltuk ve ben namunasip bir yakinlasma icindeyiz. Kikirdiyorum, oflayip pufluyorum. Mucadele bitip de koltuk diklestiginde farkediyorum, tamami biyiklilardan olusan seyirci kitlem olusmus. Halki selamliyorum.
Siraz’a sonunda vardigimizda rehberimiz Ati otele goturuyor bizi. Saftimiz kaymis ama gunler kisitli, program yogun. Hemen sari rengin hakim oldugu sehri kesfe koyuluyoruz. Adlarini ne o zaman, ne bugun asla ogrenemedigim cesitli tarihi mekani gun boyu ziyaret edip aksam 7’yi goremeden nallari dikiyoruz. Mr Basir gecelere akmis haremini uyutup.
Ertesi sabah dunyadaki en kiymetli antik sehirlerden olan Persepolis’a dogru yola koyuluyoruz. Pers Imparatorlugu’nun merkezi olan sehir, Buyuk Iskender’in gazabindan kurtulamamis, yakilip yeniden yapilmis. Iran’in tarihi ile ilgili bilgi almak isterseniz Zafer Bozkaya’nin yazisini okuyun.
Rehberimiz Behram enteresan bir adam. Onsuz kesinlikle Iran eksik kalirdi. Hafiz’in mezarinda bize ezberinden siirler okuyor. Mr Basir ve haremi iliskisi netlik kazandiginda, hepimizi sirasiyla yokluyor:"Pek hosmussun, evli misin?". Sevgili Behram, siir bilen erkeklerin prim yaptigi gunler bizim ulkede coktan tarih oldu. Zaman Calvin Klein don donemi. Pantolon biraz dusuk; egildikce boxer yukardan gorunmeli. Rengi ne kadar koyu, o kadar iyi! Siirin siir, askin ask oldugu zamanlara goturuyor Behram hepimizi. Bir seyleri ozluyorum. Anlamiyorum ama seviyorum okudugu dizeleri.
Oglen yemegi icin gittigimiz restoranda baklalar dokuluyor masaya. Gundemimiz benim uygun sekilde ortunmeyisim (Sacin gorunmemesi gerekiyorsa biz de kafamiza kep takdik, fena mi ettik?). Bir sure direniyorum ekibe; rehberi zor durumda birakabilecegim aciklamasini makul bulup teslim oluyorum. Ne zormus toplumsal baskilara dayanmak! Ertesi gun dahasinin mumkun olmadigi olcude ortunuyorum. Pişmişim, boynumda isilik cikmis, kasinti tutmus, icim sismis, gururum kirilmis, teslim olmusum...ne onemi var? Iranli erkekler, rejim, rehberlerimiz ve grup dinamiklerimiz yeniden guven altinda. Su kirbac olayina giremeden donecegim kesinlesti bu teslim olusla.
Isfehan’da fantazilerimi gerceklestirmem icin cesitli firsatlar daha doguyor. Girdigimiz kafede “kadinlar sigara icemez” yazisini gorunce celalleniyorum, hemen yakiyorum bir sigara. Garsondan da kustah bakislarla ates ve kultablasi istiyorum. Adimi soran yok, ama en azindan sigara icebiliyorum!
23 Nisan’da Ermeni Kilisesi’ne gidince gorduklerim fazlasiyla kiskirtici. Ermeni Cemaati (Isfehan’da 10 bin kadar nufuslari varmis) 24 Nisan’da Turk Hukumeti’nin soykirim iddialarini kabul etmesi icin miting duzenleyecekmis. Ben de miting’e soyunma eylemi ile katilsam; soykirim iddialarina, kuresel isinmaya, adimin olmamasina ve daha pek cok seye karsiyim desem... Iran’da linc edilsem, basima isler gelse, hapislere dussem... Yemedi. San sohret ve kahramanlik sansini teptim. Ermeni miting’i yerine Isfehan’i kesfe koyuldum.
Ne guzel bir sehirsin Isfehan!
Secilmis olaylari bu uslupla yazinca ortaya sevimsiz bir tablo cikiyor belki. Ama oyle degil durumun asli. Tum kizsal gerilimlerime ragmen Isfehan’da cok mutlu, cok huzurluydum ben.
Sehrin en guzel oteli olan Abbasi’nin bahcesinde cicek kokulari arasinda tembel tembel mayisirken...
Aksam cayevinde mecburen kahve esliginde yeni dostlarimin ic dunyalarina yolculuk ederken (liseli kizlar gibi ufak ufak kikirderken sessiz olmamizi buyuran garsonu dovmek istedim, o ayri)...
Isfehan’in meshur kopruleri ustunde gruptan ayrilip hayallere dalmisken...
Ne zaman tuttursem en cok Kolombiya’yi ozleten nargile keyiflerinde...
Benimle resim cektirmek isteyen genclerin arasinda (Evet, evet. Bende star isigi var! Onlarca kisinin albumunde fotografim var artik)...
Carsi pazar dolasirken "yurdumdan insan manzaralari"nin aynilari ile karsilasinca...
Mutluydum, huzurluydum ben.
Ozlemedim evimi.
Son gecemizi Tahran'da Ali Reza ile gecirdik. Harika anilar, yeni dostluklar ve "bizim" olmus yeni bir cografyayi cebimize katarak coplugumuze donduk. Her cesit on yargiyi, korkuyu arkanizda birakin. Dogunun gizemini, derinligini, felsefesini anlamak icin komsuya ziyaret yapin.
Bugun 1 Mayis; Iscinin ve Emekcinin Bayrami!!
On aylik aradan sonra is hayatina donecegim gun. Ne ironik degil mi? Kader utansin:)
Iyi ki yaptim su seyahatleri.
Iyi ki.
6 yorum:
iyi ki gittin, iyi ki bizlerle paylastin..
keyif katti yazilarini okumak, ne cok ozlemisim senin yol maceralarini, asi ruhunun gittigin yerlerde biraktigi izleri kendi kelimelerinle okumayi...
ahh yok mudur wherethehellismatt sponsoru gibi bir sirket, gitsen, gezsen, dolassan bizler adina, odeseler masraflari... simdi herkes atilir, o niye gitsin, ben gideyim diye.. ama gitmek, gormek degil ki mesele, kac kisi anlatir , paylasir bu guzellikleri bizimle.
Daha cok resim yolla Iran'dan. Bir de biz de gidecegiz gelecek sene- tavsiyelerini bekliyoruz. Dak ve Till
Guzel bir yazi olmus, Iran'a gitmek herkesin harci degil :)
Pansiyoncum,
Resimlerin de yazilarin da ayri bir guzel. Sonunda Iran'la beraber doguya dogru bir adim attin. Hadi bakalim, Japonya'ya kadar yolun daha uzun, bekliyorum.
Iran benim de gitmek istedigim yerlerden biri, insallah nasip olur. Bir baskasi da Cin Uygur bolgesi. Gitmeyi dusunursen ortada bulusalim.
Yazıdan çıkardığım sonuç şu, eğer adınız olmadan da güzelliklerden tat alabiliyorsanız komşu ülkeye gidin diyorsun.
Bu arada kadınların sigara içmesinin yasak olduğu yerde ne kadar iyi yapmışsın, hayatımda sigara içmeyen biri olarak ben de heralde biryerlerden puro bulup içiyor numarası yapardım :))
İnsan,ruhu dinginliği nerde,ne zaman bulacağı,hiç belli olmuyor. Kimi tarihi içinde,kimi yasakların baş kaldırısında.
Yorum Gönder