97 yazında interrail ile Avrupa seyahatine çıktım. Bu işi Türkiye'de ilk yapanlardanım diyemem (o kadar da yaşlı değilim canım:P). Ama o yıllarda bilgiye ulaşmak inanılmaz güç olduğundan, Amerika'yı yeniden keşfetmek zorunda kaldığımızı söyleyebilirim.
Interrail sistemini duymuştuk. Trenle Avrupa'da seyahat edenlerin hikayeleri şehir efsanesi gibi gelirdi kulağımıza. Birileri yaptıysa biz de yapabilirdik! Böylece başladık hayal kurmaya ve bilgi toparlamaya. Interrail biletini satan acenta görevlileri biletin kapsamını biliyordu da, yola düştükten sonra gezgini neler bekliyor pek bilgileri yoktu. Bize eski bir interrailci olan Başar Bilge'nin adını verdiler. Başar'ı aradım, uzun uzun konuştuk telefonda. Tüm gerekli bilgileri sabırla, üşenmeden anlattı bana (Gezgin paylaşımcıdır!).
Tüm masraları karşılamak üzere (2 bölgede geçerli 1 aylık interrail bileti / sırt çantası, uyku tulumu vb teknik ekipmanlar / konaklama ve yiyecek-içecek masrafları) kişi başı ortalama 850 dolarımız vardı. Memur çocukluğunun avantajlarından biriydi yeşil pasaport. Biz de rotamızı çizerken yeşil pasaporta vize istemeyen ülkeleri tercih ettik (Gezgin pratiktir!).
Tahtakale senin, Eminönü-Taksim benim gezdik, üç kuruş daha ucuza alabilmek için seyahat ekipmanlarımızı. Süper uyduruk bir uyku tulumu ve 80 litrelik sırt çantası alındığında çocukluğumun bayram alışveriş sevincini yaşadığımı hatırlıyorum:) Yeni alınmış kırmızı ayakkabısını başucu koyan çocuk Özlem'in coşkusu ve ruhu geri dönmüştü sanki. Seyahatten önce başladım uyku tulumunun içine girip yerde uyumaya (Gezgin coşkuludur!).
Yola çıkma vakti geldiğinde, gece heyecandan uyuyamadığımı hatırlıyorum. Küçük Çekmece'den kalkan, Batı Trakya Türklerini memleketlerine taşıyan bir otobüsle sınırı geçmiş ve tren yolculuğuna İskeçe'den başlamıştık. İlk rezervasyon işlemi, ilk tren garı, tanıştığımız ilk yunanlı İskeçeli gar memuru. O Türkçe sadece ekmek demeyi biliyor, İngilizce bilmiyor. Hala düşünürüm o görevli neden bizi bağrına bastı; tren saatimizin geleceği saate kadar İskeçeyi gezdirdi, yemek ve baklava ısmarladı (Evren gezgine bonkör davranır!).
Seyahatteki ilk akşamımızda -henüz trene binmemiştik daha- tren garına yakın minicik bir meyhaneye girdik; bıyıklı Yunan amcalarla halay çektik. Trene zor yetiştiğimizi hatırlıyorum (Gezgin sosyaldir!). Böyle başlamıştı işte, benim interrail maceram.
Parasızdık, çok parasızdık. Ancak 3 gecede bir, hostelde kalabiliyor; kalan günlerde trende, istasyonda, parklarda uyuyorduk. İstasyon görevlileri ayağıyla dürterek az uyandırmadı. Bir ay boyunca ekmek arası sardalya konservesi ya da nutella yedik. Günde 10 saat dev çantayla yürürken hayattan az nefret etmedik. Ayak parmaklarımın sayısı, sürekli su toplayıp patladığı için 6'ya çıkmıştı dönüşte. Acıdan az ağlamadım yollarda. Bildiğiniz sürünmek işte:)(Gezgin savaşçıdır!)
Güzeldi, çok güzel bir seyahatti yine de. Yorgunluklar dinlenince geçer. Ama aşılan her sorun, temas edilen her güzel insan, yaşanan her büyülü an, öğrenilen her duygu, her bilgi, her kelime... insanın hayatı boyunca onunla gezer. Manevi güçtür bu. Parayla satın alınmaz! (Gezgin bilgedir!)
Interrail sistemini duymuştuk. Trenle Avrupa'da seyahat edenlerin hikayeleri şehir efsanesi gibi gelirdi kulağımıza. Birileri yaptıysa biz de yapabilirdik! Böylece başladık hayal kurmaya ve bilgi toparlamaya. Interrail biletini satan acenta görevlileri biletin kapsamını biliyordu da, yola düştükten sonra gezgini neler bekliyor pek bilgileri yoktu. Bize eski bir interrailci olan Başar Bilge'nin adını verdiler. Başar'ı aradım, uzun uzun konuştuk telefonda. Tüm gerekli bilgileri sabırla, üşenmeden anlattı bana (Gezgin paylaşımcıdır!).
Tüm masraları karşılamak üzere (2 bölgede geçerli 1 aylık interrail bileti / sırt çantası, uyku tulumu vb teknik ekipmanlar / konaklama ve yiyecek-içecek masrafları) kişi başı ortalama 850 dolarımız vardı. Memur çocukluğunun avantajlarından biriydi yeşil pasaport. Biz de rotamızı çizerken yeşil pasaporta vize istemeyen ülkeleri tercih ettik (Gezgin pratiktir!).
Tahtakale senin, Eminönü-Taksim benim gezdik, üç kuruş daha ucuza alabilmek için seyahat ekipmanlarımızı. Süper uyduruk bir uyku tulumu ve 80 litrelik sırt çantası alındığında çocukluğumun bayram alışveriş sevincini yaşadığımı hatırlıyorum:) Yeni alınmış kırmızı ayakkabısını başucu koyan çocuk Özlem'in coşkusu ve ruhu geri dönmüştü sanki. Seyahatten önce başladım uyku tulumunun içine girip yerde uyumaya (Gezgin coşkuludur!).
Yola çıkma vakti geldiğinde, gece heyecandan uyuyamadığımı hatırlıyorum. Küçük Çekmece'den kalkan, Batı Trakya Türklerini memleketlerine taşıyan bir otobüsle sınırı geçmiş ve tren yolculuğuna İskeçe'den başlamıştık. İlk rezervasyon işlemi, ilk tren garı, tanıştığımız ilk yunanlı İskeçeli gar memuru. O Türkçe sadece ekmek demeyi biliyor, İngilizce bilmiyor. Hala düşünürüm o görevli neden bizi bağrına bastı; tren saatimizin geleceği saate kadar İskeçeyi gezdirdi, yemek ve baklava ısmarladı (Evren gezgine bonkör davranır!).
Seyahatteki ilk akşamımızda -henüz trene binmemiştik daha- tren garına yakın minicik bir meyhaneye girdik; bıyıklı Yunan amcalarla halay çektik. Trene zor yetiştiğimizi hatırlıyorum (Gezgin sosyaldir!). Böyle başlamıştı işte, benim interrail maceram.
Parasızdık, çok parasızdık. Ancak 3 gecede bir, hostelde kalabiliyor; kalan günlerde trende, istasyonda, parklarda uyuyorduk. İstasyon görevlileri ayağıyla dürterek az uyandırmadı. Bir ay boyunca ekmek arası sardalya konservesi ya da nutella yedik. Günde 10 saat dev çantayla yürürken hayattan az nefret etmedik. Ayak parmaklarımın sayısı, sürekli su toplayıp patladığı için 6'ya çıkmıştı dönüşte. Acıdan az ağlamadım yollarda. Bildiğiniz sürünmek işte:)(Gezgin savaşçıdır!)
Güzeldi, çok güzel bir seyahatti yine de. Yorgunluklar dinlenince geçer. Ama aşılan her sorun, temas edilen her güzel insan, yaşanan her büyülü an, öğrenilen her duygu, her bilgi, her kelime... insanın hayatı boyunca onunla gezer. Manevi güçtür bu. Parayla satın alınmaz! (Gezgin bilgedir!)
Interrail, çok özetle, Avrupa'nın 2. sınıf trenlerinde geçerli olan bir pas bilet sistemi. Ekşi Sözlük'ün yaratıcı yazarlarının interrail ile ilgili yorumları için burayı tıklayın :)
'Genç Gezginler Seyahat Bursu'na destek büyüyor !!Bloglarında konuyla ilgili yazı yazarak ya da twitter, friendfeed, facebook gibi sosyal ağlarda arkadaşlarını burstan haberdar ederek G.G.S.B.'nin duyurusuna katkıda bulunan herkese (başta PuCCa) çok teşekkür ederim.Bursa maddi destekte bulunmak isteyen sevgili Saffet Emre Tonguç, Kadir Pirasoğlu, Aslıhan Çörtük, Evrim Akdoğu ve çok sevdiğim dost bir kuruma:) da yardım teklifleri için genç gezginler adına şimdiden çok teşekkür ederim. Hukuksal sorunlar doğmaması adına konuyu biraz araştırıp işin olur yolunu öncelikle bulmam gerekiyor. Yardım önerileri sayesinde umarım hayal ettiğimden daha fazla genç gezgine seyahat imkanı yaratmak mümkün olacak.
3 yorum:
Özlem Hanım, en az sizin kadar bu konuda heyacanlıyım... Umarım iyi birşeyler yapacağız..
Konu ile ilgili blogumda bir yazı yazdım..
http://blog.pirasoglu.com/genc-gezginlere-duyuru-seyahat-bursu-verilir.html
Ozleeem... Simdi farkettim biz de Nihan bacimla 97 yazinda ınterrail ile Avrupa turundaydik. Ben bir kiz gostermistim bak bu kesin Turk diye. Kiz sokak ortasinda biriyle cayir vayir kavga ediyordu. Kesin sendin o...
burcin
Bir hafta öncesine kadar her şey bursu almama endeksliydi.. Ama artık her şey bu seyahate çıkmama endeksli.. Her ne pahasına olursa olsun yapılması gerekiyor bu bursun..
Yorum Gönder