Bilmem hatırlar mısınız, geçen yıl başladığım bir yazı dizisi vardı: "Neden Seyahat Etmeli?". Sebeplere kaldığımız yerden devam etmek için güzel bir zaman.
Genç Gezginler Seyahat Bursu'11 başvuruları için kaldı 7 gün!
Son birkaç yıldır seyahatlerimdeki yol arkadaşlarımdan biri, Türkiye'nin en değerli psikiyatri hocalarından biri, Olcay Bey. Benim gibi 'insanı anlama' konusunda doymaz bir iştah ve ihtiyaçla dolu bir kişi için, onunla seyahatin güzelliklerini siz şimdi hayal edin.
İlk ondan duydum ben Maslow'un insanları 'akıl hastası', 'normal' ve 'sağlıklı' olarak ayırdığını...
'Normal' insanlar (elbetteki toplumun çoğunluğunu oluşturuyorlar); toplumsal deneyime ikna olmuş, toplum norm ve davranışlarını kabullenmiş, hayatlarını mecbur kalmadıkça güvenli sularda geçirmeyi tercih edenler. Toplumsal stabilitenin sağlanması belki de bu grubun çoğunluğu oluşturması sayesindedir.
'Sağlıklı' olan grup ise; kendi gerçeğiyle yüzleşmiş, seçmek istediği yol riskler içerse bile o yoldan gidebilecek, o yolun sorumluluğunu alabilecek kişilerden oluşuyor. Dünyada bir şey değişiyorsa, bu sağlıklı azınlık nedeniyle değişiyor. Toplumsal deneyimler ise bu insanların deneysel girişimleriyle zenginleşiyor.
Ergenlikle mücadele ettiğim onlu yaşlarımı sürekli dalgalanarak ve 'bende mental bir sorun mu var?' endişeleriyle geçirdim. Yirmili yaşlarımı topluma fazla gelebilecek reaktif/deneysel davranışlar ve arayışlar ile... Mücadeleden yoruldum, örselendim ve sonunda bu dönemi 'Normal olmam lazım!' kararına bağlayarak bitirdim. Allah biliyor, normal olmayı denediğimi:) Otuzlu yaşlarım, Zanzibarlılar'ın deyişiyle 'Hakuna Matata!' dönemidir; normallikten bayıldığım, kendimi yollara vurduğum ve sonunda durulduğum...
Maslow'un tanımını duyduğumda acayip sevinmiştim; çünkü hayatımda ilk defa beğendiğim bir sınıfa koyabilecektim kendimi: "Sağlıklı"! :)
Gezgin her geçtiği coğrafyada 'normal'in ayrı bir tanımı olduğunu öğrenir. Her ülkenin ayrı bir iklimi, her halkın kendine has değerleri ve kişilik yapısı olduğunu keşfeder. Her ceketin, her insana uymayacağını görür. Kendini tanır, ihtiyaçlarıyla yüzleşir. Yaşamın kendisine sunduklarının suçunu, yaşama atmaz gezgin. İhtiyaçları karşılamak için yaşam becerileri geliştirmek zorunda olduğunu farkeder. Kendi yolunu yaratır, o yolda dimdik durmanın zevkine varır. Seçtiği yolu, ödeyeceği bedellerin bilinciyle yürür. Yolun sonunda ulaştığı şeyi kucaklar gezgin. Spor, doğru beslenme, düzenli hayat vs beden sağlığını korur belki ama yolculuk süreci, bundan daha fazlasını sunar yolcuya.
Son birkaç yıldır seyahatlerimdeki yol arkadaşlarımdan biri, Türkiye'nin en değerli psikiyatri hocalarından biri, Olcay Bey. Benim gibi 'insanı anlama' konusunda doymaz bir iştah ve ihtiyaçla dolu bir kişi için, onunla seyahatin güzelliklerini siz şimdi hayal edin.
İlk ondan duydum ben Maslow'un insanları 'akıl hastası', 'normal' ve 'sağlıklı' olarak ayırdığını...
'Normal' insanlar (elbetteki toplumun çoğunluğunu oluşturuyorlar); toplumsal deneyime ikna olmuş, toplum norm ve davranışlarını kabullenmiş, hayatlarını mecbur kalmadıkça güvenli sularda geçirmeyi tercih edenler. Toplumsal stabilitenin sağlanması belki de bu grubun çoğunluğu oluşturması sayesindedir.
'Sağlıklı' olan grup ise; kendi gerçeğiyle yüzleşmiş, seçmek istediği yol riskler içerse bile o yoldan gidebilecek, o yolun sorumluluğunu alabilecek kişilerden oluşuyor. Dünyada bir şey değişiyorsa, bu sağlıklı azınlık nedeniyle değişiyor. Toplumsal deneyimler ise bu insanların deneysel girişimleriyle zenginleşiyor.
Ergenlikle mücadele ettiğim onlu yaşlarımı sürekli dalgalanarak ve 'bende mental bir sorun mu var?' endişeleriyle geçirdim. Yirmili yaşlarımı topluma fazla gelebilecek reaktif/deneysel davranışlar ve arayışlar ile... Mücadeleden yoruldum, örselendim ve sonunda bu dönemi 'Normal olmam lazım!' kararına bağlayarak bitirdim. Allah biliyor, normal olmayı denediğimi:) Otuzlu yaşlarım, Zanzibarlılar'ın deyişiyle 'Hakuna Matata!' dönemidir; normallikten bayıldığım, kendimi yollara vurduğum ve sonunda durulduğum...
Maslow'un tanımını duyduğumda acayip sevinmiştim; çünkü hayatımda ilk defa beğendiğim bir sınıfa koyabilecektim kendimi: "Sağlıklı"! :)
Gezgin her geçtiği coğrafyada 'normal'in ayrı bir tanımı olduğunu öğrenir. Her ülkenin ayrı bir iklimi, her halkın kendine has değerleri ve kişilik yapısı olduğunu keşfeder. Her ceketin, her insana uymayacağını görür. Kendini tanır, ihtiyaçlarıyla yüzleşir. Yaşamın kendisine sunduklarının suçunu, yaşama atmaz gezgin. İhtiyaçları karşılamak için yaşam becerileri geliştirmek zorunda olduğunu farkeder. Kendi yolunu yaratır, o yolda dimdik durmanın zevkine varır. Seçtiği yolu, ödeyeceği bedellerin bilinciyle yürür. Yolun sonunda ulaştığı şeyi kucaklar gezgin. Spor, doğru beslenme, düzenli hayat vs beden sağlığını korur belki ama yolculuk süreci, bundan daha fazlasını sunar yolcuya.
Sağlıklı yaşam uzman reçetelerine girme önerisiyle, iddiamı özetliyorum:)
Seyahat, insanı sağlığına kavuşturur!
Seyahat, insanı sağlığına kavuşturur!