Koşmaktan yorgun bedenim hastalandı. Ateş 38, öksürüp duruyorum. İki saat sonra yine uyumadan Kars'a yolcuyum. Değer verdiğim insanlar çağırdı, Çıldır Gölü çağırdı, donmuş gölde balık tutma fantazisi çağırdı. Gidiyorum. Ama bu da son olsun! Artık koşmak istemiyorum.
Her gün bir yerden göçmek ne iyi, her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş. Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!
29 Aralık, 2007
özlem'in fas koşusu
Koşmaktan yorgun bedenim hastalandı. Ateş 38, öksürüp duruyorum. İki saat sonra yine uyumadan Kars'a yolcuyum. Değer verdiğim insanlar çağırdı, Çıldır Gölü çağırdı, donmuş gölde balık tutma fantazisi çağırdı. Gidiyorum. Ama bu da son olsun! Artık koşmak istemiyorum.
18 Aralık, 2007
as time goes by
you must remember this / a kiss is just a kiss / a sigh is still a sigh
Fas denince tabii ki akla gelen ilk şey Casablanca filmi ve Sam'in tekrar tekrar çaldığı "As Time Goes By" şarkısı. Birazdan Pansiyon Kazablanka'ya uçuyor. Ama asıl seyahat Marakeş'e. Okurun Venezuela seyahatimden hatırlayacağı çılgın arkadaşım Ayşıl ile.
Haluk Bey mesaj atmış, nereye kadar gezeceğimi sormuş. "Yorulana, sıkılana, tüketene, yolları bitirene veya ölene kadar herhalde" dedim yanıtta. Her seyahate kalbim kıpır kıpır çıkıyorum sanmayın. Biraz önce bin ton işi bıraktım şirkette, yol yorgunu bir savaşa döneceğim 5 gün sonra. Ben de biliyorum kalsam, yuvarlansam, tembellik yapsam, kankalarla sabah akşam görüşsem, konuşsam... Özeniyorum bazen dünyası küçük ve elindekiyle mutlu insanlara. Üç kuruş kenara atabileydim, ev bark sahibi olabileydim, az ama öz insanlarla bir ömür geçirebileydim. Ama o zaman ben ben olmazdım. O yüzden yollardayım yine. Sürprizler için. 'Yeni'ler için.