10 Ekim, 2008

auschwitz'in kulleri

Yillar once Coskun Aral ile sohbet ederken insandan, insanin yapabileceklerinden korktugunu soylemisti bana. Bildigimden baska bir sey soyluyor gibi gelmemisti o vakit.

Asagidaki resimler 2.Dunya Savasi sirasinda yaklasik 1.5 milyon insanin olduruldugu, en buyuk Nazi Toplama Kampi Auschwitz-Birkenau'da cekildi. Sadece 65 yil gecti o tarihten bu yana. Cok daha yakin tarihli baska kiyimlar gormedik mi? Bosna'da, Rwanda'da neler yasandi? Bizim basimiza gelmez ama. Felakatler hep baskasini vurur!







Avrupa'nin her kosesinden hayvan tasimada kullanilan trenlerle kampa tasinan esirlerin 4/5'i indikleri anda gaz odalarina yollandilar. Sadece canlarini almadilar, kalanlarin onurlarini da kirdilar.

Tadeusz Borowski Auschwitz'ten sag kurtulmayi basaran Polonyali bir sair. 1951 yılında gaz sobasından, gaz soluyarak 28 yaşında yaşamına son verir. Pek coklarinin hikayesinden cok da farkli degildir onun hikayesinin sonu.

500-600 kisinin yasadigi barakalarin icinde tuvalet nasil mi olur? Iste, boyle!

varşova varşova duy sesimiziiii

Eski bir bitli turist olarak, 2 yil onceye duyulan ozlemle biraz da; hostellerde kalir, yine yalniz ve yine plansiz programsiz serseri bir seyahat yaparim dedim. Ama 6 ay ama 1 hafta, sureden bagimsiz olarak her durumda en az 20 kg yuklemeyi basardigim emektar Samsonite ve ben ciktik tekrar yollara. Ucagin kalkisina 3 saat kala ilk gece kalacagim kesin olan Varsova’nin popular hosteli Oki Doki’de yer ayirttim. Ilk arastirma itibariyle hostel denen yerlerin 5-10 USD arasi degisen fiyatlarda oldugu Guney Amerika’yi unutmam lazim geldigini anladim. Soz konusu ulke Polonya ise, merkeze uzak olmayan bir muhitte single oda fiyati 40-45 USD’den basliyor.

Backpacker’lar aleminde icindeki 2 masalik barda, seksi kizlarin dans etmesi munasebetiyli unlendigini sandigim Oki Doki Hostel’in, oldukca yuksek tavanli ve asansorsuz bir binanin 3. katinda oldugunu 23 kg’lik bavulla kapida kala kaldigimda aci bir sekilde ogrendim. Bavulu tasimam icin bana yardimci olabilecek birilerinin olup olmadigini sordugumda resepsiyondaki sarisin kizlarin alayci bakislari gorulmeye degerdi. Bildigim tum kufurleri icimden sayip kan ten icinde hostele tirmandigimda acaba yollardaki eski guzel gunler bir yanilsama miydi diye dusunmeden edemedim. Sanirim o an Varsova’yi fazla sevmemeye karar verdim.


Tum eski sehirlerde oldugu gibi burada da bir Old Town vardi. Gecmiste fotograflarini gordugum ve pastel renkli binalariyla begenimi kazanmis meydani bulmam pek de zor olmadi.
Meydanda gezerken sirtlarinda Efes Pilsen yazan kirmizi beyaz esortmanli bir kalabalik gordum. Hemen gittim yanlarina... Turkiye Bayan Milli Futbol Takimi !!
"Abblaaa, sen bu soguga para verip niye geldin, kafayi mi yedin?", "Abblaaa, sen yalniz mi geziyorsun?", "Abblaaa, sence onun saci mi guzel, benim ki miii?", "Abblaaa, senin yasin kac?", "Abblaaa, macimiza gelicen mii?".
Eglenceli bir tanisma oldu:)

Buyrunuz, Bayan Milli Futbol Takimi kizlarimiz :)

07 Ekim, 2008

hayattayim !

Sevgili Okur,

Uzun aradan sonra merhaba! Onca seyahatten sonra gezmekten sıkıldım sanilmasin. Isimin izin verdigi olcude, kisa vur-kac seyahatler ile oyalanmaya calisiyorum.

Nisan’da daha once hic gitmedigim Cunda Adasi’na gittim mesela. Haftasonu kacamagi idi ama yollarda yasanan gariplikler, sahane yol arkadaslarim ve Cunda’nin beklenmedik gece hayati (!) ile bayagi bir muhabbet konusu cikti bana.

Mayis’ta kardesin mezuniyeti bahanesiyle Pansiyongiller olarak cekirdek aile ABD’ye gittik sonra. O da Binghamton, Fort Lauderdale ve NYC’yi kapsayan -9 gunde 3 sehir- cok akil kari olmayan cilgin bir seyahatti. Tatilin onlarca saati yolda, havada ve alisveris merkezlerinde gecti. Bir gunu de mezuniyet toreninde. Kardesin aslinda mezun olamadigi ilerleyen gunlerde belli oldu. Onlarca saatlik ucak ve araba yolculugundan sonra Binghamton’daki ilk gecem, sapti kardes otel ayarlayamadigi icin yurt odasındaki yer yataginda gecti. Bol yildizli otellerden hostel dormlarina, helikopterlerden esek-deve gibi hayvanlarla ulaşıma genis bir yelpazede seyreden seyahat kosullarima, o gece bir de ‘yurtta, sisme yer yataginda uyumak’ eklendi. Meselenin komik yani sabah kalktigimda popo kasimin tutulmus olmasiydi. Doktor olan Abla Pansiyon'un kas gevseticileri sagolsun, 2 saat sonra 'katlı durmak' disinda bir pozisyonda da yasama devam edebilir hale gelmistim! Seyahatin diger hatirda kalir bolumu NYC’de universite arkadaslarimla yasadigim harika reunion oldu. Iki gece 1 gunluk NewYork bulusmasi her zamanki gibi yillarca konusulacak anilar doğurdu.

Haziran sonuydi galiba, Kirkpinar Guresleri icin Onur ile haftasonu Edirne’ye gittik. Kesinlikle cok eglenceliydi! Bana bir tarafiyla gulenlere ben de bilmukabele ediyorum. Dunyada 3-5 ulke gezdikten sonra fark edecekleri uzere mahalli renkler gunden gune soluyor. Ulkeler, sehirler ve hatta insanlar giderek birbirine benziyor. Kırkpınar'lar bizim kesinlikle sahip çıkmamız gereken renkler...

Temmuz basiydi, Aysil ile kafamizi dinlemek ve birazcik da dogaya yakin olmak uzere Bati Karadeniz’e dogru yola ciktik. Bir uyur bir uyanik Zeki Muren, Sezen Aksu sarkilari esliginde yolculuk ettik. Kefken, Kerpe, sonunda da Agva. Dingin, huzurlu, derin mevzulara girdigimiz guzel bir haftasonuydu.

Tum Turkiye ve arkadaslarin cogu Cesme’ye aktigindan Temmuz sonu 5 gunumu Cesme’de gecirdim ben de. Bunca insan yaniliyor olmamaliydi. Biraz da deniz, gunes, kokos plajlar koydum tatil sepetime.

Agustos is icin Antalya, Eylul Bitez’de kankalarla reunion derken yaz bitti bile. Bodrum anilarini asagiya ayrica ekledim.

Bayram tatili ve Berlin’de yapilacak bir kongre vesile oldu. Gecen haftayi Polonya’da gecirdim. Yine tamamen uykusuz, yine ziyadesiyle yorgun, yine kervan yolda duzulur mantiginda onumdeki gunlerde ne yapacagim tamamen belirsiz olarak yollara dustum. Polonya hakkinda pek bir sey bilmedigim, gitmek icin de ozel bir duygu beslemedigim bir ulkeydi. Ayip etmisim. Her gezginin mutlaka ilgisini cekecek bir seyler bulunur Polonya’da. Ozellikle Auschwitz Ölüm Kampı çok etkileyiciydi.

Arkası yarın! Sevgiyle kalın :)