11 Mart, 2006

beyrut... beyrut...

Mayis, 2005


Insanin hic ayrilmak istemedigi, aidiyet hissettigi, insanlarinin ruhuna dokunarak aldigi ve verdigi, sevkatle sevdigi, merakla sarmalandigi sehirler vardir. Cok degildir belki, ama vardir. Iste biz oyle bir sehirle tanistik. Oyle bir sehiri tanidik, sevdik ve simdiden ozledik. Kalbimizde en guzel duygularla hatirlamaya ve mutlaka tekrar gitmeye soz verdik.

Lubnan’in 8000 yıllık tarihi Fenike’lilere dayanıyor. Romalilar, Misirlilar, 4 asir kadar Osmanli’lar ve Osmanli’nin cortlamasiyle firsati degerlendiren Fransizlar tarafindan yonetilmis. Arap ulkesi olarak geciyor kitaplarda, Arapca konusuluyor ama ozellikle Fransizlarin etkisiyle batiya cok yakinlasmis. Ulkede hemen herkes Fransizca’yi ana dili gibi konusuyor (hatta gencler Arapca yerine kendi aralarinda Fransizca konusuyorlar). Ingilizce de ozellikle gencler tarafindan gayet iyi biliniyor. Kendilerini pek Arap gibi gormuyorlar. Bizim yurdumuza benzer hafif kompleks durumu orada da yasaniyor denebilir. Belki de bu yargi haksizlik olur: Tarihi cok eskilere dayanan, onlarca farkli medeniyet ve kulturle bugunlere gelen bir ulkeye Arap demek ve kenara ayirmak belki de baska bir kompleksin urunudur.

1975-90 yillari arasinda yasanan savastan once dogunun Paris’i olarak bilinen sehir, savastan sonra bu konumunu Dubai’ye kaptirmis. Savasta kursunlanmamis tek bir bina kalmamis. Son 15 yili da savasin goturduklerini tamir etmeye calisarak gecirmisler. Halk kesinlikle baris istiyor. Insanlar gecmisi hatirlamak ve ofkeyi bilemek degil, nedenini bile bilmedikleri ya da anlamsiz bulduklari ve herseyden once gonulden yara aldiklari savasi unutmak ve ulkelerine, bayraklarina ve geleceklerine sahip cikmak istiyorlar. Ofkeyi degil affediciligi seciyorlar.

Bizde terorist orgut olarak bilinen Hizbullah’in orada legal bir partisi var: General Hizbullah olarak siiler arasinda bayagi populer. Ulkede %40 hiristiyan, %60 kadar musluman var (sunni ve sii olmak uzere). Biz genelde din kardeslerimizle takilmadik.

Gunduz biri oraya biri baska yone bakan, kel alaka tarzda binalari ile cirkin bir sehir iken, gece bambaska bir havaya burunuyor. Sehir neredeyse hic uyumuyor İstanbul gibi. Bodrum ya da Istiklal’deki tatta bir gece hayati anlayisi var. Haftaici, haftasonu fark etmiyor. Saat 21:00 oldu mu, hemen her yer doluyor ve atraksiyon kacinilmaz oluyor.

Lubnan’lilar kesinlikle guzel. Esmeri, kumrali, uzunu, kisasi… hepsi ayri vaatler sunuyor. Bu guzellige sempati, dogululara ozgu seksapel, sevkat, sicaklik ve derinlik de katilinca tadindan yenilmez bir durum ortaya cikiyor. Hepsini seviyorum diyorsun:) Sevgili ile gidilecek bir yer degil Beyrut. Ikinize de yazik olur.

Biz 4 gunduzumuzun ikisini Beyrut’ta, ikisini de sehir disina cikarak degerlendirdik. Beka vadisine gittik; Zahlet ve Baalbek sehirlerine. Baska bir gun de Byblos’a. Filistin kamplarini gorduk (ve dehsete dustuk). Geceleri sehir merkezinde ve Monot Street’te takildik. Gunde 2 saat uyuduk. Cok mutlu bir tatil gecirdik. Maalesef donduk. Guzel ve sevgi dolu anilarla…


1 yorum:

NzN dedi ki...

bayram tatilinde beyrut'a gidiyorum...
3,5 günüm ve 4 gecem var. 2 tam günü beyrut'a vermek uygun gibi geldi. sence?
bir de araba kiralayarak mı hareket ettiniz şehir dışına yoksa toplu taşımalar vs var mıdır? ayrıca şunu da görmeden dönme gibi bir önerin varsa hayatta hayır demem :)

sevgiler...