06 Kasım, 2006

şili'den bolivya'ya seyahat

Sili’nin kuzeyinde Atacama Colu’nun cikis kapilarindan olan ve Bolivya’nin guney sinirina da 1 saat uzaklikta bulunan San Pedro de Atacama’da 2 gece kaldim. Bizim herhangi bir koyumuzden farksiz; kerpic evler, toz toprak yollar. Ama civardaki enteresan doga olusumlari bolgeyi oldukca onemli bir turizm beldesi yapmis. Sirtcantalilardan, en zengin batili ulke turistlerine kadar pek cok insan var su minicik koyde. Hal boyle olunca da hayat pek bi pahali.

Koyun yakinlarinda, colde Atacama Tuz Golu bulunuyor. Daha once hazirliksiz ciktigimi yazdigim ve surundugumu soyledigim col seyahati aslinda eglenceliydi (Dram yaratmayi seviyorum, napiim?) Surundum biraz ama fiziksel yorgunluklar birkac saatte unutuluyor. Geriye basarmislik hissi ve doganin hic tanimadigim mucizelerinden aldigim lezzet kaliyor (Bir de hasati cikmis ve temizlenmesi dakikalar alan ayakkabilar, kiyafetler).

San Pedro’dan 3-4 gunluk turlar duzenleniyor Uyuni´ye. Bolivya’nin dillere destan guzellikteki dag golleri ve Uyuni Tuz Golu gorulmezse ayip olacak yerlerden. Bolivya’ya bu kasabadan gecmenin bu turlara katilmak disinda baska da pek yolu yok. Miami’den gelecek arkadasim Eda ile 18 Kasim’da Buenos Aires’te bulusacagim icin benim vaktim dar. Kendi ozel turumu yaratiyorum boylece. Bekleyemiyorum turlarin hareket gununu.

Soforum Claudio ve MO’den kalmis 4x4 aracimiz ile dusuyoruz yollara. Bolivya’ya gecmek kolay oldu. Ama her gecen dakika hava biraz daha soguyor. 5000 metrelere ciktigimizi ogreniyorum Claudio’dan. Kipirdamazsam nefes almak zor degil. Ama 3-5 adim attigimda sanki daglara tirmanmisim kadar yorgun dusuyorum. Meniskus kapida degil sevgili okur. Daglara cikiyorum dedigimde daga tirmanmayi kastetmemistim. Ama bagirsak dugumlenmesi oldukca ihtimal dahilindeydi. Ziplaya hoplaya, aracla dag bayir tirmanip, toz toprak icinde yol aliyoruz.

Doga ne kadar bakir, ne kadar guzel. Ara ara ulastigimiz dag gollerinde karsilastigimiz birkac gezginden baska tum yollarda yalniziz. Gozun gorebildigi onlarca kilometrekare icinde yasayan tek canli bir biz, bir de yabanil hayvanlar. Lamalar, flamingolar, adini hatirlamadigim baska hayvan suruleri… Issizligin ortasindayim. Her hucremle farkina variyorum bu durumun. En azindan o dakika ego filan kalmadi bende. Milyonlarca yillik bu gezegenin, sayisini tahmin bile edemeyecegim canlisindan, su an icin yasamakta olan 7 milyar insanindan biriyim sadece. Evrenin bir parcasiyim. Hem bir hicim, hem her seyim. Doganin karsisinda aciz ve degersizim, ama diger yandan tekim ve essizim. Ozel deneyimler bunlar. Nasil anlatayim ki?

Laguna Blanco, Laguna Colorada, Laguna Verde’den ve baska irili ufakli pek cok golden geciyorum. Toprakta fokurdayan camurlar, sicak su havuzlari, aktif bir volkanin dumanlarini goruyorum. Daha once gecip iz birakmis gezginler gibi, taslarla ulkemin adini yaziyorum topraga. Buralardan bir Turk’un de gectigini bilsinler yani:)

10 saat suren zorlu ama keyifli seyahat sonrasi ulasiyoruz Salta de Uyuni’ye. Tuz Golu´nun ustunde, banyosu haric tamami tuzdan yapilmis bir otelde, Tuz Otel´de kaliyorum o gece. Otelin tek musteri benim. Gece 9’da isiklar karariyor ve her nasil olduysa tum calisanlar da yoklara karisiyor. Ohh, tum otel ve doga bana kaldi.

Salta de Uyuni dunyanin en buyuk ve meshur tuz golu. Aslinda tuz colu demek daha dogru. Metrelerce yukseklikteki tuz kalibinin altinda kalmis su. Biz aracimizla golun uzerinden geciyoruz. Otel calisanlarindan 2 kadin ve bir bebegi de araca aldik. Kadin dedigime bakmayin, yaslari 17’yi gecmez. Latin Amerika’da 15’ten 50’ye her kadini emzirirken gormek mumkun. Dogum kontrolunun olmadigi kesin. Her ulkede karsilastigim ve uzuldugum manzaralardan biri bu. Kendisi cocuk olan minicik kadinlar, kucaklarinda/ sirtlarinda bir bebek temizlik yapmaya calisiyor. Koylerde durum ne bilmiyorum ama sehirlerdekilerin cogu yalniz. Sevgililer tarafindan hamile kalinca terkedilmisler.

Golun ortasinda cesitli adalar var. Isla Incahuasi’de topraga basiyorum yeniden. Kaktuslerle kapli bu minik adada bol bol fotograf cekiyorum. Polislerden biri yolumuzu cevirip tutturuyor, arkadasimi da araca alin diye. Aracta kalan tek bos yer, sofor ve benim aramdaki el freni ustu. Claudio kasiyor, turist var diyor. Polis bastiriyor. Ben sana gosteririm sonra diye bin tehdit savuruyor polis. Iyi be! Ozel aracimiza kimi misafir edecegimizi de secme sansimiz yok. Zorba herif! Neyse kaciyoruz adami almadan ama sofor acilara gark oldu. Belli ki gelecekte basina gelebileceklerden endiselendi.


Uyuni’ye vardigimda ogleden sonra olmustu bile. Baktim kasaba el kadar, gorecek de bir sey yok, baskent La Paz’a gitmek icin otobus bileti aliyorum. Bavulumu da ofisin sandalyesine bagliyorum. Aha! Birkac saat sonra ofise dondugumde benim bavul yok olmus. Daha dogrusu var da, gorunmez olmus. Tepeleme ustune bohcalar, pazar cantalari yigilmis. Kan ter icinde kurtariyorum bavulu. Gelecek arac hep bahsedilen meshur tavuk otobuslerinden olmali. Yolcularin kucaginda tavuk yok ama manzara ayni tavuk otobusu manzarasi.

Super duduk bir otobus. Muavine vermeye calisiyorum bavulumu. Eliyle yer kalmamis bagaja sen koy diye isaret ediyor. Bagaj tepeleme bohcalarla, sirtcantalariyla dolu, Deli misin be adam! Olmayan bosluga 30 kg’luk bavulu nasil tikistirayim? O da boyle dusunuyor olmali ki, yuzunu ceviriyor. Caresizlik icimdeyim. Ilk kez Ispanyolca bilmemek bu kadar sorun oldu. Ve tabii koca bavul. Gezgin bir oglan imdadima yetisiyor. Ugrasip didinerek (kafasiyla ve omuzuyla bavulu ittiris hamleleri gozumden gitmiyor hala) bavulu tikistirmayi basariyor. Kahramanimsin desem, sarilsam, opsem... Uygun olur mu?

Kesin eminim ki bu yasadigim en en en kotu yolculuk. Asfalt olmayan yollarin ustunde arac oyle bir sarsilarak ilerliyor ki, ic organlarimin yer degistirdigini saniyorum. Neyse ki on koltuk kucagimda da, firlayip tavana yapismiyor basim:)

Daha en heyecanli bolume gelmedik, bekleyin!

Otobus bakkal bozuntusu bir yerde mola veriyor. Etraftaki bitmemis insaatlar arasinda insan yasadigini sandigim tek binanin onundeyiz. Tuvalet nerede diye soruyorum. Elleriyle isaret ettikleri tarafa gidiyorum, tuvalet filan yok. Geri donup bir daha soruyorum. Bu arada etrafa dagilmis ve ulu orta iseyen yolculardan da biraz killaniyorum. Veee evet. Tuvalet filan yok. Comelen, bitiriyor isini. En az 3 kadin poposu gordum bu vesileyle. Erkeklere bakmaya korkuyorum zaten. Gozum yerde. Imdat! Ne yapsam? Gecmiste yasadigim bir deneyim aklimda oldugundan (Bakiniz otobus vukuatlari yazisi), olabileceklerden korkup topluma karisiyorum ben de. Tabii ki bulabildigim en uzak kosede, bir insaat kalintisinin arkasindayim. Doganin bana verdigini, dogaya geri sunuyorum. Ne hallere dustuk, ahh ahh. Bir tuvalete muhtaciz iste. Cok sagduyulu bir tavirmis benimkisi. Otobusun bir sonraki mola yeri, bir sehrin teminali. Oradaki tuvalet de kilitli!

Bolivya oyle bir ulke ki bundan sonra beddualarin “Cehenneme gidesin” yerine “Bolivya’ya gidesin”(ama otobusle!) seklinde degistirilmesini oneriyorum. Su La Paz’a varana kadar gectigim yollar, daha dogrusu gordugum yasam kosullari, kesinlikle cehennemin dunyaya yansimasi olmali. Doga ne kadar guzelse, hayat o derece fakir, ilkel ve insani kosullardan uzak.

Sonunda Bolivya’nin 3632 metre yukseligindeki baskenti La Paz’a ulastim (Dunyanin en yuksek baskenti). Sehirde zerafet, guzellik olmasa da, yeniden medeniyetteyim. Yalniz ne aptallik ki gunlerden C.tesi imis buraya vardigimda. Guya hizli hizli gectik yollari. Buradan Peru vizesi almam gerekiyordu. Haftasonu oldugunu Peru Konsoloslugu’nun kapisinda anladim:) Saatim yok, tarihi bilmiyorum. Bir yandan super olan bu durum, diger taraftan beni komik hallere dusurebiliyor iste. Planladigimdan daha uzun kalmam gerekecek bu sehirde.

Bundan sonraki rotam soyle (O kadar plansiz da degilim yani): Peru-Bolivya sinirindaki Titicaca Golu. Oradan Cusco ve Machu Picchu. Sonra da Lima uzerinden yeniden Buenos Aires. Bende hal/istek kalirsa, BA’da bir sure takilip sonra da Arjantin’in guneyine Patagonya’ya inecegim.

Yeni gelen bir e-mail ile Eskisehir´den baska gezginlerin de (Murat ve Yekta) 1 Aralik´ta GA´ya ulasacaklarini ogrendim. Ne guzel oldu. Belki denk geliriz.

Not: Bayram gezisini yazdim, ama bugun fotograf yukleyemedigim icin bloga henuz yayinlayamiyorum. Ilk firsatta hem bu yazinin fotograglarini ekleyecegim, hem de diger yazilari yayinlayacagim. Hani merak eden olursa diye:)

6 yorum:

Adsız dedi ki...

özlemcim gezginliğin benim gibi miskinleri teşvik edip çıldırtıyor yani en azından ben deliriyorum inan gezdiğin yerleri görmrk için ama sana üzücü bir haberim var hepimizin başı sağolsun 5 kasım 2240 ta eceviti kaybettik siyasi tarihimiz için büyük bir kayıp böyleleri zor geliyor bu dünyaya özelliklede türkiye ye!....

New York Muhtari dedi ki...

Ozlemcigim benim eski koreli roommate im La Paz, Rio de janeiro ve BA gezisi yapmisti gectigimiz yil bir ayligina, daha ilk gunden basina olmadik seyler gelmisti ama kiz yilmadi. bu sene yine gitti , yine bir ay kaldi, araya machu pichu'yu da ekledi ve muhtesem bir album yolladi gittigi yerlerden, hala canim sikilinca ara ara bakarim. neden mi anlatiyorum, cunku simdi senin gidecegin yerlerdeki hikayeleri ve resimlerini dort gozle bekliyorum :-)0

Adsız dedi ki...

özlemim pembe flamingolar şahane!.tam masa üstü yapılacak bir fotoğraf. bunu nerede çektin? elimde atlas seni takipteyim.biraz ayrıntı lütfen!

Adsız dedi ki...

özlemcik her gün seni takip etmeye calısıyorum.Benim yapmak isteyipte yapamadığım seyleri senin yapabilmen de ayrıca beni cok heyecanlandırıyor.Burada herkes seyahatımız hakkında birseyler sorunca anlatabilmek için hemen senin sayfalarından kopya cekiyorum.Seni tanımış olmak da ayrıca bir keyif.Geri kalan zamanda da daha ne maceraların olacak kimbilir.Senin fotoğrafların yanında benimkiler çok sönük kaldı.Yeni haberleri dört gözle bekliyorum.Sevgiler...

Adsız dedi ki...

Ozlemcik , kac gundur haber yok senden . Bir ses ver nerelerdeysen..

Adsız dedi ki...

Özlem
email adresine henüz rastlayamadığımdan burada soruyorum.Güney Amerikada ülkelerden geçerken vizeleri ordanmı alıyorsun yoksa gitmeden Türkiyedenmi aldın
Yazılarını yorumlamıyorum, okumaktan fırsat bulamıyorumki...
Keşke konakladığın yerleri daha ayrıntılı yazsaydın
Sevgiler