Peru-Puno’da tanistigim Gerardo’dan baska, oraya gitmeden once Uruguayli tanidigim olmadi hic. Ama dersimi rehber kitaplardan iyi calismistim ve birlikte gezdigi Arjantin’li Guido ile aralarina nifak tohumlari ekmeyi basardim tanisir tanismaz:)
Ozlem: Sizin ulkeleriniz iliskisi nasil? Pek iyi degil diye duydum.
Genclik: Yok canim, superiz.
Ozlem: Valla bilmem. Ben kitaplarin yalancisiyim. Uruguay, Arjantin bayragindan kopya cekmis!
Gerardo: Aaa, yok canim bizim bayraklarimiz cok farkli.
Guido: Eee, o kadar da farkli degil canim. Bizimkine bayagi bir benziyor harbi .
Ozlem: Hem tangonun hangi ulkede ciktigi da tartisma konusuymus. Ama ben tangonun Arjantin’de dogduguna inaniyorum. Tangonun dogdugu binayi bile gezdim San Telmo, Buenos Aires’te. Hem onlara daha cok yakisiyor tango. Hehe:)
Gerardo: Bu konu gercekten kesin degil. Nerede dogdugu mechul. Arjantin daha buyuk bir ulke oldugu icin onlara mal edildi ama?!?
Guido: Hops! Orada dur bakalim.
Atesli milletler bunlar. Bizim gibi iddiaci, hemen gaza gelmeye de fazlasiyla musait bunyeleri. Hal boyle olunca, biraz kiskirtma ile eglence kacinilmaz.
Uruguay’a tabii ki gidecektim ama Eda’nin gelisinin ertesi gunu Buenos Aires’ten sikilmasi sonucu hizli bir kararla Uruguay topraklarina daldik, birlikte olacagimiz bir haftanin 4 gununu Uruguay’da birlikte gezerek gecirdik.
Uruguay’in sirin sehri Colonia, Buenos Aires’ten hizli feribot ile 1 saatlik uzaklikta. BA’daki ilk 3 gun boyunca “Burasi egsoz kokuyor, cok gurultulu, pis, cok fakir” vb sekilde soylenmeleriyle kanimi kurutan Eda’nin sonunda yuzu guldu Colonia’da (20 kusur yildir memleketten uzak yasayan ama hep bir gun donmeyi hayalleyen Eda’ya, TR’de barinma sansinin olmadigi tarafimdan defalarca hatirlatildi).
Colonia, gercekten cok cici bir kasaba. Hemen, en minisinden bir arac kiraladik. Bizim tatil koylerinde bavul tasimak icin kullanilan, benim de her zaman bir tur atma umuduyla komilerle kanka olmama sebep olan araclar var ya, onlardan iste. Bunlar niye TR’de trafikte kullanilmaz ki? Ben motor yerine donuste bunlardan mi alsam? Nefis is goruyor. Insan nelerle mutlu oluyor iste. “Cocuklar gibi sen” dort donduk koyumuzde. Zaten el kadar yer.
Ertesi gun baskent Montevideo’ya gectik, BA’dan bildik Eda hayal kirikligi aynen sahneye cikti. Miami’nin gunesine, denizine, zenginligine aliskin Eda, sehrin yasam kavgasinda, karanlik binalarinda depresyona girdi yine. Orada da bir geceyi zor tamamlayip Uruguaylilarin (ve hatta Arjantinlilerin) meshur sayfiye sehri Punto Del Este’ye uzadik, deniz kenarinda temiz havayi soluyunca Eda’nin gul yuzu aydinlandi yine.
Punto Del Este’ya gitmeyi, en cok Casa Pueblo’yu gormek icin istiyordum. Gecen ay Gulten Dayioglu’nun Antarktika ve Patagonya’ya yaptigi cruise seyahatini anlattigi bir kitap okumustum (Abla Pansiyon’un TR’den tasidigi kitaplardan biri). Bu evin nefis bir hikayesi vardi kitapta anlatilan. Bayiliyorum hikayelere.
Ulkenin onde gelen ressamlarindan Carlos Paez Vilaro’nin Akdeniz esintisi tasiyan villasi Casa Pueblo. Evin hic bir bolumunun duz hatlarda olmasini istemeyen Vilaro, sanatindaki abzurt yaklasimi mimari alana da tasimis. Ortaya masal kitaplarindaki gibi pek cici bir ev cikmis.
1972 yilinda Vilaro’nun oglunun da icinde oldugu bir ucak Ant daglarina cakilir. Gunler suren aramalar sonucsuz kalir ve ucaktan iz bulunamaz.
Kazanin uzerinden gunler gecmesine ragmen Vilaro oglunun oldugune inanmaz, umudunu yitirmez. Sonunda kazadan kurtulan bir grup insanin, vahsi doga kosullarina ragmen, kayip olduklari sure icinde de hayatta kalmayi basardigi ortaya cikar. Vilaro’nun oglu da bunlardan biridir. Yanda kavusma anlarinda cekilmis fotografi goruyorsunuz. Bu ucak kazasindan bir film ortaya cikar: Alive (Kazadan kurtulanlarin, olen arkadaslarini yemek zorunda kaldiklarini hatirlarsiniz filmi seyrettiyseniz).
Dayioglu’nun kitabinda, Vilaro’nun, ogluna yeniden kavusunca, Casa Pueblo’yu devlete bagisladigini okudugumu hatirliyorum. Oraya gidince gordum ki Casa Pueblo ozel mulklugunu koruyor. Halen hayatta olan 83 yasindaki Vilaro evin bir bolumunde yasiyor. Diger bolumler ise parayla gezilebilen bir sanat galerisi ve otel olarak isletiliyor. Kimsenin kimseye bir sey bagisladigi yokmus yani.
Uruguay; Brezilya ve Arjantin’in arasina sikismis, tarihte de Portekiz ve Ispanya’nin arasinda cekistirilmis, 3.5 milyon nufuslu, Guney Amerika’nin 2. kucuk ulkesi. Uruguaylilar tum GA uluslari arasinda bana Italyanlari en cok hatirlatan millet oldu; ayni melodik konusma, el kol hareketleri filan. Eglenceliler:)
Uruguay’dan dondugumuzde cebimizde tam olarak 5 kurus kalmamisti ve Eda’nin ucagini bekliyorduk (On kusur yil once Yonca ile ciktigimiz Kusadasi seyahatinden, 2 belediye otobusu bileti ile donmustuk; biri ona, biri bana. O ani hatirladim durum karsisinda). Gece olmus benim nerede kalacagim mechul, ATM makinasi yok, esyalar o dakika bin ton gorunmekte gozume, Eda’nin banka karti kayip, ucagina pek az zaman var. Eger havaalaninda bir vergi odemesi gerekiyorsa neresinden odeyecegi ikimizin de kalbini sikistirmakta. Mucizevi bir sey oldu (Bu seyahatte gerceklesen onlarca mucizeden biri daha); Iki pesomu sikistirdigimi hatirladigim cuzdanin gizli gozunden 100 USD cikti. Yola cikana, evren yardim ediyor. Bana inanin! :)
Uruguay’dan sonra bir gece daha Buenos Aires’te kalip sonra guneye dogru basladim uzun yolculuklara.
Giderim alisigim gitmelere / Gerek yok isyan etmelere
Son dakikaya kadar hala icimden bir ses “Yeter, don artik” demeyi surdurdu. Neden bilmiyorum, ama artik bu yolculugun misyonunu tamamladigini ve bir an once “eve” donmek gerektigini dusunmeye baslamistim.
O sese kulak verseydim, balinalara el mesafesi yaklasmayacak, penguenler ve foklara goz kirpmayacak, cocuklugumda hayallarimi susleyen dunyanin ucundaki fenere ulasamayacaktim (gerci hala gormedim ama pek yakin).
Kac kisiye nasip olur ki bu?