07 Ekim, 2008

hayattayim !

Sevgili Okur,

Uzun aradan sonra merhaba! Onca seyahatten sonra gezmekten sıkıldım sanilmasin. Isimin izin verdigi olcude, kisa vur-kac seyahatler ile oyalanmaya calisiyorum.

Nisan’da daha once hic gitmedigim Cunda Adasi’na gittim mesela. Haftasonu kacamagi idi ama yollarda yasanan gariplikler, sahane yol arkadaslarim ve Cunda’nin beklenmedik gece hayati (!) ile bayagi bir muhabbet konusu cikti bana.

Mayis’ta kardesin mezuniyeti bahanesiyle Pansiyongiller olarak cekirdek aile ABD’ye gittik sonra. O da Binghamton, Fort Lauderdale ve NYC’yi kapsayan -9 gunde 3 sehir- cok akil kari olmayan cilgin bir seyahatti. Tatilin onlarca saati yolda, havada ve alisveris merkezlerinde gecti. Bir gunu de mezuniyet toreninde. Kardesin aslinda mezun olamadigi ilerleyen gunlerde belli oldu. Onlarca saatlik ucak ve araba yolculugundan sonra Binghamton’daki ilk gecem, sapti kardes otel ayarlayamadigi icin yurt odasındaki yer yataginda gecti. Bol yildizli otellerden hostel dormlarina, helikopterlerden esek-deve gibi hayvanlarla ulaşıma genis bir yelpazede seyreden seyahat kosullarima, o gece bir de ‘yurtta, sisme yer yataginda uyumak’ eklendi. Meselenin komik yani sabah kalktigimda popo kasimin tutulmus olmasiydi. Doktor olan Abla Pansiyon'un kas gevseticileri sagolsun, 2 saat sonra 'katlı durmak' disinda bir pozisyonda da yasama devam edebilir hale gelmistim! Seyahatin diger hatirda kalir bolumu NYC’de universite arkadaslarimla yasadigim harika reunion oldu. Iki gece 1 gunluk NewYork bulusmasi her zamanki gibi yillarca konusulacak anilar doğurdu.

Haziran sonuydi galiba, Kirkpinar Guresleri icin Onur ile haftasonu Edirne’ye gittik. Kesinlikle cok eglenceliydi! Bana bir tarafiyla gulenlere ben de bilmukabele ediyorum. Dunyada 3-5 ulke gezdikten sonra fark edecekleri uzere mahalli renkler gunden gune soluyor. Ulkeler, sehirler ve hatta insanlar giderek birbirine benziyor. Kırkpınar'lar bizim kesinlikle sahip çıkmamız gereken renkler...

Temmuz basiydi, Aysil ile kafamizi dinlemek ve birazcik da dogaya yakin olmak uzere Bati Karadeniz’e dogru yola ciktik. Bir uyur bir uyanik Zeki Muren, Sezen Aksu sarkilari esliginde yolculuk ettik. Kefken, Kerpe, sonunda da Agva. Dingin, huzurlu, derin mevzulara girdigimiz guzel bir haftasonuydu.

Tum Turkiye ve arkadaslarin cogu Cesme’ye aktigindan Temmuz sonu 5 gunumu Cesme’de gecirdim ben de. Bunca insan yaniliyor olmamaliydi. Biraz da deniz, gunes, kokos plajlar koydum tatil sepetime.

Agustos is icin Antalya, Eylul Bitez’de kankalarla reunion derken yaz bitti bile. Bodrum anilarini asagiya ayrica ekledim.

Bayram tatili ve Berlin’de yapilacak bir kongre vesile oldu. Gecen haftayi Polonya’da gecirdim. Yine tamamen uykusuz, yine ziyadesiyle yorgun, yine kervan yolda duzulur mantiginda onumdeki gunlerde ne yapacagim tamamen belirsiz olarak yollara dustum. Polonya hakkinda pek bir sey bilmedigim, gitmek icin de ozel bir duygu beslemedigim bir ulkeydi. Ayip etmisim. Her gezginin mutlaka ilgisini cekecek bir seyler bulunur Polonya’da. Ozellikle Auschwitz Ölüm Kampı çok etkileyiciydi.

Arkası yarın! Sevgiyle kalın :)

Hiç yorum yok: