Ayak bastığım ilk yabancı toprak Amerika Birleşik Devletleri'nin New York şehrinde yer alan, JFK Havaalanı oldu (Sene 1994). Uçaktan inince tuvalete gittiğimi, tuvaletteki sifonu bir türlü bulamadığımı ve utanarak dışarı çıktığımı, sonra el yıkamak için lavaboya gittiğimi, bu sefer de bir türlü musluğu çalıştırmayı başaramadığımı hatırlıyorum.
O yıllarda Türkiye'de sensörlü (yoksa fotosel mi deniyordu bunlara?) tuvaletler/musluklar yoktu, vardıysa da benim içinde bulunduğum sosyal sınıfa henüz inmemişti (yurdumdaki tek alışveriş merkezinin Galleria olduğu vakitlerden bahsediyorum). Ne zaman ki yanıma bir insan geldi, elini musluğa uzattı, mucize gibi bulduğum bir an yaşandı: Su aktı!
Wisconsin eyaletinin başkenti olan sevimli bir üniversite şehrinde (Madison) yaz boyunca kalacaktık. Babam üniversitede bir araştırma görevi ayarlamıştı. Benzer şekilde yaz için yurt dışına araştırmaya giden Amerikalı profesörün evini kiralamıştık.
Kendimizi bahçesine çiçekler dikilmiş, sokağında çocukların paten kaydığı, sakin bir Amerikan mahallesinde yaşarken bulduk. Mütevazi, güler yüzlü, hayat kavgası bizimkinden bambaşka, gezegenin kalanı üzerine en ufak fikri ve ilgisi olmayan insanların arasındaydık.
O yıllarda Türkiye'de sensörlü (yoksa fotosel mi deniyordu bunlara?) tuvaletler/musluklar yoktu, vardıysa da benim içinde bulunduğum sosyal sınıfa henüz inmemişti (yurdumdaki tek alışveriş merkezinin Galleria olduğu vakitlerden bahsediyorum). Ne zaman ki yanıma bir insan geldi, elini musluğa uzattı, mucize gibi bulduğum bir an yaşandı: Su aktı!
Wisconsin eyaletinin başkenti olan sevimli bir üniversite şehrinde (Madison) yaz boyunca kalacaktık. Babam üniversitede bir araştırma görevi ayarlamıştı. Benzer şekilde yaz için yurt dışına araştırmaya giden Amerikalı profesörün evini kiralamıştık.
Kendimizi bahçesine çiçekler dikilmiş, sokağında çocukların paten kaydığı, sakin bir Amerikan mahallesinde yaşarken bulduk. Mütevazi, güler yüzlü, hayat kavgası bizimkinden bambaşka, gezegenin kalanı üzerine en ufak fikri ve ilgisi olmayan insanların arasındaydık.
Hayatın ritmi, akışı ve oyuncuları değişikti. Wisconsin Üniversitesi öğrencileri gündüzleri gölde yelken kullanıyor, Cuma akşamları kampüste partiler, konserler oluyordu. Çarşamba günleri içinde 90 yaşında insanların olduğu bir bando sokak sokak dolaşıyor, mahalleye bir hareket yaşatıyordu. O yaştaki insanların yaşamın içine karıştığını, ben ilk kez Madison'da gördüm.
Yan komşumuz bana bir bisiklet, henüz ilkokulda okuyan kardeşime de bir paten vermişti. Bir koca yazı, iki kardeş, gündüzleri teker üstünde bilmediğimiz bir şehri keşfederek, geceleri film izleyip, pizza yiyerek geçirdik.
Durgun, dingin, kendi halinde bir hayattı. Nedense bugün Madison'u özledim.
2 yorum:
Vay arkadaş ne komşular var görüyo musun, bisiklet ve paten veriyor... Benim komşular bir tas çorba bile vermiyoré valla. :(
dünyanın her yerinde küçük şehir insanı paylaşımcı oluyor.
sen yaklaş pansiyon'a ben sana bi tas çorba veririm ayrıca:)
Yorum Gönder