07 Nisan, 2006

kevaşeker


Bugün ismiyle geldi Kevaşeker. Henüz göbek bağı bile düşmemiş. Çok minik, çok korunmasız, çok şeker. Şairden selam getirdim dedi. Buyur ettik, açtık kapımızı.

Kevaşeker hatırlattı; geçmiş hayvanlarım düştü aklıma.

Küçükken gönül bağı kuracak kadar uzun süre takıldığım bir hayvanım olmadı. Ama sokak çocuklarıydık biz, tüm hayvanlar bizimdi...

Uğur böceklerim vardı; su üstüne yaprak koyar, sal yapardım onlara.

Kara sineklerin kanatlarını kopardım ve onlara iğne soktum (Çok pişmanım!)

Sonra bir ara ipek böceklerim oldu; nefret ederim ben her tip böcekten. Her nasılsa o yıllarda bunları böcekten saymadım, neredeyse koynumda yatırdım. Dut yaprakları toplamaya çıkardım yesinler diye, malum bisikletimle... Büyüdüler, koza yaptılar, sonra dünyanın en çirkin kelebekleri olup uçup gittiler.

Minik sokak kedileriyle çok oynadım. Onları kırık bir bebek beşiğinde saatlerce sallamak bilmem ki hangi çarpık fikrin sonucu?

Koyunum vardı: Kontes. 11 gün çayırlarda birlikte koşturduktan sonra, bayram geldi, kestiler koyunumu. Kaç gün ağladığımı hatırlamıyorum.

Ergenlik dönemimde erkeklerle takıldım:)

BÜ'deyken bir ara yurtta tavşan besledik, adı Pezovenk. Aptal tavşan yaratığı, meğerse ilk kakasını yaptığı yeri tuvalet bellermiş. O yer benim yatağımdı. "Bundan yahni yapıcaaaaamm" diye bağırdığım gün, odaya getiren arkadaş sessizce götürdü onu. Hatırası bende uzun süre saklı kaldı tavşanın. Aylarca, tüm uğraşlarıma rağmen, gübrelerle uyudum.

Sonra bir ara bizim odada ördek besledik. Ayşe'miydi neydi adı? Galiba onu da bi kedi kaptı.

Bi de hemster sevmiştim, ismi Gece. Kontes'ten sonra en çok ona üzüldüm. Bir gece kendi kendine ölmüş evde; şişmiş minik bedenini bulduk kafesinde.

Sonra balıklarım vardı. Dokunmadığım şeyi sevemiyorum ben.

En çok atları sevdim.
Belki bir gün anlatırım size atlarla yaşadıklarımı...

Hiç yorum yok: