21 Temmuz, 2006

Hawa Bairut

Montreal-Central Station’da Oguz’u beklerken... Kanada seyahat yazilarina acilan bir parantez.


Istanbul gibi yuzunu batiya donmus ama her hucresiyle oryantal bir sehir dusunun... Tarih boyu kan ve gozyasi eksik olmamis... Bir daha ve bir daha, yasama sevinciyle yeniden davranmis, yeniden kendini var etmeye calismis.

Dunyanin ote ucundan gunlerdir Beyrut’a olanlari izliyorum endise ile. Uzakta oldugum icin mi hersey daha kotu geliyor gozume? 17 Agustos depremi oldugunda da hissetttigim en guclu duygu sucluluk idi. Insanlar o gece olduler, sevdiklerini ya da yuvalarini kaybettiler. Ben uyanmadim bile! Gunlerce CNN’de seyrettigim Kuran’a sarilip aglayan dedenin yuzu gitmedi gozumun onunden... Sanirim hayatta sahit oldugum en dramatik kareydi o.

Bu gunlerde de, siddeti 17 Agustos’la kiyaslanabilecek yogunlukta olmasa da benzeri bir sucluluk duyuyorum. Savas hep vardi, hep olacak. Biliyorum. Ama bu savas Beyrut’ta olunca daha cok dokunuyor bana. Yasitim cogu insan cocukluk ve genclik yillarini savasarak gecirmis orada. O insanlarin hikayelerini dinledim ben. Sarmaya calisiyorlardi yaralarini. Hemen hepsi ulkeden kacmanin olanaklarini ariyordu. Kim ait oldugu topraklari terketmek ister ki, umudu olsa? Simdi daha iyi anliyorum o insanlari. Bazi insanlarin (ya da sehirlerin/ ulkelerin) kaderidir bu. Evren, duzluge cikmalarina izin vermez nedense.

Fairuz'un bir sarkisi var: Hawa Bairut (The love of Beirut).

They will come back Beirut/ the days will come back.

Hersey daha kotuye gitmez umarim.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sevgili Ozlem,

New York'ta ne yuzyuzem ne telefonla tanismak mumkun olmadi ama insallah bir dahaki sefere geldiginizde gorusuruz. (boylece muhtarlik kayitlarina geceriz adini).

dediklerine katilmamak mumkun degil. her gun gelen onlarca fotograf insanin yuregini dagliyor. Savassiz bir dunya hayalimiz gerceklesmeyecek sanirim.