Gideceğime sonunda inanan arkadaşlarım yollarda hayatımın aşkını da bulacağıma ve hatta geri de dönmeyeceğime kanaat getirdiler. Bugün bol bol temenni mesajı aldım. Yapmayın arkadaşlar. Aşkı kim kaybetmiş, ben bulayım yollarda.
Bu romantik dilekler aklıma bir anıyı getirdi.
3-4 yıl önce Olcay ile Barcelona'ya gitmiştik yaz tatilinde. Sevgiyle andığım, kalbimin kaldığı şehirlerdendir Barcelona. O yaz tatilinde Yonca bizi ekti. Yonca'sız mutluluğu bulamayan bir insanım ya, bizi ekmesine çok içerledim. Barcelona'da şansım yaver gitti de, Yonca'ya öldürücü darbeyi indirecek bir hikaye yaratabildim.
Resmini gördüğünüz erkek güzeli frizbi oynamaktadır parkta. Allah diyerek daldım olaya. Böylesi güzellik bırak benim yurdumu, gezdiğim hiç bir ülkede görmediğim şey. Tek derdim çocukla resim çektirip Yonca'ya "bak ne güzellikler kaçırdın Barcelona'da" demek. Çocuk pek kibar çıktı; benimle tanışmaktan çok mutluluk duyduğunu, Türkiye'ye geldiğini ama benim gibisiyle (ne demekse) hiç tanışmadığını anlatmaya çalıştı. Bense azimle fotoğraf çektirmeye. İletişim kanallarım o dakika kapalı. Neyse sonunda gördüğünüz fotoğraf çekildi. Ben alacağını almış her insan gibi, çocuğa hayatta başarılar dileyerek ayrıldım olay yerinden(Basiret bağlanması böyle bir şey midir?).
Türkiye'ye döndük; 3 gün geçti, Yonca beni aramıyor. Sen misin beni aramayan; yazdım hemen bir hikaye. Resimdeki gençle ilk görüşte aşk yaşadığımı, çok yakında yine ziyaretine gideceğimi ballandıra ballandıra anlattım (Aynı gün gözü yaşlı bir e-mail eşliğinde fotoğraf forward edilmiş uzak memleketteki dostlara). Yonca hasedinden ölecek ama hiç renk vermemeye çalışıyor. Olayı duyanlardan tebrik mesajı yağdı: "Biz her zaman inanıyorduk senin sonunda böyle bir aşk bulacağına, bu çocuk sana az bile az" vs vs (Benim yalan, oldu bir efsane aşk hikayesi:))
Yonca konuşmadıkça ben de dozu her geçen gün arttırdım. Odama çocuğun resmini çerçeveledim koydum, Barcelona'ya göçeceğimi açıkladım. Tek beklentim Yonca'nın acılarını benimle paylaşması, "Ben ettim sen etme, gitme Özlem" demesi. En sonunda kendime veda partisi günü bile belirledim.
Yonca bir gün acılı adana olarak geldi evime. Ben artık mizanseni abartmışım; bavullar açık, eşyalar kolilenmiş. O gün öğrendim ki bir aydır Barcelona'da MBA araştırıyormuş, neredeyse işten atılacakmış konsantre olup çalışamadığı için. İşte ben böyle hastasıyım Yonca'nın. O da bana hasta, ama çaktırmıyor:)
Aradan 3 yıl geçti, Yangın'ın kardeşi ile karşılaştık. "Aaa, sen ne zaman döndün Barcelona'dan" dedi. Ne diyeyim şimdi ben:) Komedi!
Anlatmak İçin Yaşamak isimli kitabını aldım Marquez'in. Yolda ne ararsan onu bulursun (Behiye'nin kulakları çınlasın!).Belki ben sadece anlatacak hikaye arıyorumdur.
3 yorum:
O kitap basarili, Ozi. Ya senle bi dolu kitabimiz ayni. Sen yokken senin kutuphaneyi hatmedesim vardi benim. Yollarda bari iyi Ingilizce ogren de donunce buradan kaptiklarimi sen oku.
Bu cocuk yanlis hatirlamiyorsam Californialiydi bi de ustune ustluk. Ozlemim fotografi kirpitmis, bi de obur yaninda Venezuelalisi var bunun, o da fena degil yani. Bi ara bulayim da tamamini gorun!
oğlan sahiplenmiş aslında kolunu tutuşuna bakılırsa:)
Yorum Gönder