01 Mayıs, 2006

bu kaçıncı ayrılık?



Zaman sadece birazcık zaman / Kızgınlığım yalnızlıktan korktuğumdan / Bilirsin karanlıktan da ürkerim çocuklar gibi / Işıkları hep yakarım bu korkudan

Her mevsim yolcu ediyorum çok sevdiğim birini… Bu Olcay’ı ilk uğurlayışım değil. Dönmez sanıyordum, döndü. Gitmez sanıyordum bir daha, gidiyor yarın sabah. İnsan alışamıyor veda etmeye. Acıya alışılır mı? Bu kaçıncı ayrılık Olcay?

Doymadım doyamadım sevmelere seni ben / Kimseyi koyamadım yerine yeniden / Saymadım sayamadım sensiz geçen yılları / Ne inkar ne itiraf bu yalnızca sitem

Ömrümüzün yarısından çoğunu el ele, gönül gönüle geçirdik biz. Pek çok güldük, pek çok ağladık. Yorgun doğanlardandık; bu yükten kurtulamadık.

Anladım sonu yok yalnızlığın / Hergün çoğalacak / Her zaman böyle miydi bilmiyorum / Sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak / Alışır her insan, alışır zamanla kırılıp incinmeye / Çünkü olağan yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkmak.

Kırıldı kanadımız kolumuz bazen. Kaybettik zaman zaman hayatta. Beraber yasını tuttuk kayıplarımızın. Söylendik, lanet ettik, yıkılmayıp ayaklandık. Yine yeni yeniden.

Dayan gözümün nuru / Kavuşacağız elbet bir bağ bozumu / Kıran kırana bu hayat / Yaşayacağız boynumuzun borcu / Unutma bahardır kışın sonu

Kaç günü ağarttık beraber? Kaç kaybolmuş yolcuya yoldaşlık ettik bu uzun gecelerde?

Hani herkes arkadaş / Hani oyunlar sürerken / Hani çerçeveler boş/ Hani körkütük sarhoş gençliğimizden / Hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken / Eskidendi, eskidendi, çok eskiden

Sezen şarkılarıyla yürüdük yıllar, yollar boyunca. Olcay başlardı saymaya: Sene 1992, Firuze, B yüzü, 3 şarkı.

Hayat zorlaşınca /Çıkmaz sokaklarda soluksuz kalınca /Azalınca manadan /Seyyar sevdalarda parçalanınca / Dil yetmeyince / Göz görmeyince gönül hissetmeyince / Kırılınca camdan kalp / Dönüp yalnızlığa kilitlenince / O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz / O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa / O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz / O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz

Yolun açık olsun bahtsız bedevim. Gittiğin yerde ne zaman daralsan yine patlat bir Sezen parçası. Avaz avaz şarkı söyle. Orta kantin merdivenlerinde ya da peteklerde ya da manzarada ya da Taksim gecelerinde söylermişsin gibi. Ben nereye gidersen git, sesini duyarım. Merak etme.

Benim bütün derdim özlem / Biliyorum kavuşur böyle seven / Biz bir elmanın iki yarısıyız / O en çok sevdiğim ve ben.

Yolun açık olsun canım benim. Nereye gidersen git, peşinden geleceğim.

Sen de kendi payından bir hatıra seç / Ve o ben olayım unutma, beni unutma

3 yorum:

Adsız dedi ki...

GEYİKLİ GECE

Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak

Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut dövüşerek
Geyikli geceyi kurtardık

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

'Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'
İster istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...

Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.

Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini
Örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında..

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...

Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk

'Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerleri gibi ay ışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayak ucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri bonoları unutuyorum
İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
İyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
'Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum'

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.

Turgut Uyar - Dünyanın En Güzel Arabistanı - 1959

Adsız dedi ki...

kacinci?

kisiye ozel not:
Sahin, sen o Sahin misin?
benim bildigim, Gokceada adami...

Onur dedi ki...

Ben Olcay'la tanisamayacak miyim simdi??

Gule gule Olcay! Yolun acik olsun...

Ozlem, gelis gidisler, degisimler her ani daha degerli her insanin her halini daha ozel yapiyor. Oyun o kadar guzel tasarlanmis ki kurallari unutmamiza izin vermiyor; surekli hatirlatiyor. Ben bu bes yilda ogrendim ki yaninda duran insana dilini anlamayacak kadar yabancilasabiliyorsun. Okyanus otesindeki baska bir insana cok az kelimeyle tum kalbini acabiliyorsun - beraber oyunlar oynuyorsun...