Ben artik Brezilya´dayim, Manaus. Amazon´a acilmama az kaldi. Yardimci yazar kadrom calisiyor ama. Nefis:)
Yazmak mı? Nereden çıktı? Geldim, gördüm, döndüm işte, bırakalım orada kalsın, hem şimdi başka bir “şimdi” yaşıyorum, hasta da oldum, uykuya ihtiyacım var derkeeen, ittir kaktır yazıyorum işte.
Yoldan başlayalım: Saat farkı olayı hiç bu kadar işime yaramamıştı, bilete göre sekiz saat gitmeyi göz aldığım yol, meğer altı saatmiş:) Şimdiye kadar saat ayarını hiç önemsemezdim, bulunduğum yerde kaçsa ayarlarsın, vücut da ya alışır ya sürünür. Ama bu sefer büyük hediye oldu bana. Hem sen bile “Cılgın! Iki gün için sekiz saat yol gelip gidilir mi” diyordun, al işte sekiz saat değilmiş.
Yolu geçip içeriğe gelelim: Neden Venezüela’da buluştuk? Bir taşla iki kuş hesabı valla. Hem seni göreceğim, hem de “bizim” Chavez’in ülkesini. Büyük dönüşümler ülkesini. Chavez Birleşmiş Milletler toplantısı için gittiği New York’ta, “bombalarla, füzelerle, insanları öldürerek demokrasi mi kurulurmuş” diye Bush’a kafa tutuyor, ABD halkına “bu katilden kurtulun artık” çağrısı yapıyor ve sıkı dur, Massachusets’den sonra New York halkına da evlerde kullanacakları yakıtı ucuza sağlıyor. Bunu yaparken Chavez diyor ki “petrol pahalı diyorlar, oysa aracıları çıkarırsanız bakın nasıl da ucuz” ve doğrudan Venezüela devletinden ABD halkına yakıt sağlıyor! Bunlar ben ABD’de iken oldu. Fox News çıldırdı!! Önce ABD’nin Birleşmiş Milletler’in para kaynaklarını kesmesini tartıştılar sonra vazgeçip Chavez’le uğraşmaya geri döndüler. “Bizim halkımıza nasıl ucuz petrol sağlarmış!” Biri çıkıyor diyor ki, “Ey halkımız, kabul etmeyin” sonra öbürü çıkıyor “Aman ne demek, ucuz buldunuz alın tabi, ama sakın Chavez’in iyi biri olduğunu düşünmeyin!”
Venezüela petrol zengini, ABD’nin en büyük sağlayıcısı. Ama Chavez iktidara gelene kadar Venezüela petrol kaynaklarını ABD şirketleri işletiyormuş. ABD şirketleri ülkenin petrol gelirlerinin %70´ini kendilerine alıp %30´unu Venezüela’ya bırakıyorlarmış. Chavez gelince bunu tersine çeviriyor. Dünyanın en büyük petrol üreticisi ülkelerinden Venezuela ve gördün, zenginlik var mıydı? Bu nedenle işte. Bu kadar zenginlikten ülkeye sadece %30 kalıyormuş.
Chavez 1998 yılında yapılan seçimlerde Venezüela devlet başkanı seçiliyor. Seçimlerden sonra ilk işi ülkenin adını Bolivarcı Venezüela Cumhuriyeti olarak değiştirmek. Simon Bolivar, ortak tarih, kültür ve kaderlerine rağmen (İspanyol sömürgecilerce) parçalanmış, bölünmüş kıtanın birleşmesi ve özgürlüğünü kazanması için yazıyor, çalışıyor, savaşıyor. Simon Bolivar o günleri göremedi ama Chavez Bolivar’ın mirasını sahipleniyor, sadece başında bulunduğu ülkenin adını değiştirerek değil elbette. ABD’nin arka bahçesini açık pazara dönüştürmek için icat ettiği Amerika Kıtası Serbest Ticaret Anlaşması’na (FTAA: Free Trade Agreement of the Americas) karşı Amerika Kıtası Bolivarcı Alternatifi’ni (ALBA: Alternativa Bolivariana para las Americas) geliştiriyor. Amerika ülkelerinin dayanışmasını ve paylaşmasını sağlayacak bir platform olarak ve birliğe doğru giden bir adım olarak. 2000 yılından itibaren yoksul ve topraksız halkın durumunu iyileştirmek için reformlara girişiyor. Yukarıda yazdığım petrol gelirlerinin paylaşımını Venezüela devleti lehine tersine çevirme de bunlardan biri. Ama işleri tıkırında gidenler bu durumdan hoşnutsuz oluyor.
2002 Nisan’ında Chavez’e karşı darbe yapılıyor. Darbeciler sadece 48 saat iktidarı ellerinde tutuyorlar. Bu arada Chavez’in başkanlıktan istifa ettiği ve ülkeyi terk ettiği söylentisi yayıyorlar. Ama Chavez radyo aracılığıyla istifa etmediğini, görevinin başında olduğunu duyuruyor. Bunun üzerine sekiz milyon insan sokağa dökülüp Chavez’i destekliyor ve darbecileri püskürtüyorlar. Bu olay aynı zamanda, olurken belgeseli çekilen ilk darbe olarak da kayda geçiyor. Çünkü tam o sırada İrlanda Televizyonu adına Chavez’in portresini çıkarmak üzere ülkede olan iki belgeselci, gün gün darbecilerin ve Chavez ve ekibinin eylemlerini kameraya çekiyorlar. Bu belgesel Türkiye’de gösterildi ve sık sık gösteriliyor. Adı “Devrim Televizyondan Yayınlanmayacak”.
Bizim Chavez hala ayakta. Ne iyi oldu ülkesini gördüğüm. İşi hiç kolay değil, yıllar süren bağımlılık, onca zenginlik üzerinde oturup da onca yoksulluk, iyi mi yapıyor, kötü mü ülke içinde özellikle orta sınıflarda bitmeyen tartışma. Güvenli olmayan bir ülke. Ama bu “şimdi” lik böyle. Değişim öyle kolay olmuyor ki sen de ben de kendi hayatlarımızdan iyi biliyoruz. Du bakalım motor yağlansın, çarklar dönsün, paslardan arınılsın. Geleceği kazanma, ipleri eline alma ve güzelleştirme yolunda çaba var, en çok bunu önemsiyorum. ABD bize pastadan pay ver, istediğin askerlerimiz, limanlarımız, ülkemizin bir kısmı olsun, ne var ki diyenlerin elinde “bindik bir alamete, sonumuz harola” duygusu ile yaşamaya yeğlenir bence. Ülkemiz için de ipleri elimize aldık ve başımıza gelenler iyi kötü belki ama kendi seçimimiz diyebilmeyi önemsiyorum.
Gezimizi sen pek güzel anlatmışsın zaten. Bir de neredeyse pornografik rumba resmini de koymuşsun (esas kısımlar yok ama, idare eder), pek şahane. Seni gördüm ya, içim rahat. Odana adam dahi girse sen başa çıkarsın, teknede yerimizi koruduğumuz gibi, aslanlar gibi.
Çok çok sevgiler.
Aysil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder