Gecen haftasonu Caracas havalaninda buldugum ilk ucaga binip abidik bir sehire gitmistim hatirlarsaniz: Ciudad Guayana.
Havaalanindan bindigim taksi ile Lonely Planet’de ismi gecen ucuz otelleri aramaktayim. Taksiciye fakir yalnizligim cesaret vermis olacak ki birkac otel girisimi basarisiz cikinca bir sekilde gaza geldi, kendisini benim kurtaricim ilan etti, merak etmememi, istersem birlikte takilabilecegimizi soyledi. Bunlari soylerken elimi tutmaya calismayi da ihmal etmedi. O dakika sehirle olan bagim koptu, beni otobus garina birakmasini soyledim ve gelisim kadar ani, uzadim sehirden, komsu sehir Ciudad Bolivar’a.
Sehrin ismi El Libertador olarak da bilinen Guney Amerika’nin en buyuk kahramani Simon Bolivar’dan geliyor. Yaklasik 2 asir once Bolivar onderliginde Venezuela, Kolombiya, Ekvator, Peru ve Bolivya Ispanya’ya karsi bagimsizlik mucadelelerini vermisler. 1819’da bu sehirde yapilan kongre Gran Colombia’nin dogmasina olanak saglamis.
Ciudad Bolivar beni guzel insanlariyla kucakladi. Onemli turistik destinasyonlarina ziplamak icin en uygun sehir olmasi disinda ozel pek bir sey yok. Bir de bana bogazi hatirlatan bir koprusu var nehir ustune kurulmus olan. Baktikca mutlu oldum, yuvami hatirladim.
Ne komik tacizci taksiciden kacip bu sehire siginmistim. Buradan da geldigim hizda, benzeri bir nedenle ayrildim.
Yazdiklarima bakip dram icindeyim sanmayin. Yollar insani affedici yapiyor. Ayrica mutlu anlari kendime sakliyorum sanirim. Size de bunlar kaliyor:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder